21 Kasım 2008 Cuma

YÜZ GRAM DAVUL TOZU


Mukallit kelimesini yeni yetmeler bilmez. Onlar bilse bilse işletme kelimesini bilirler ki bana hep şirketleri çağrıştırır.Şirketlerinde mukallitlikle uzaktan yakından hiç alakası yoktur.Zaten günümüzde de her şey metalleşti.Tın tın içi boş.
Mukallit TDK’na göre “taklitçi” demekmiş.Arapçadan gelirmiş. Halk arasında “mugallit” denir.Fazlasına aklım ermez.Bana göre taklit gibi öyle pekte masum bir kelime değildir.
Bazen pencere kenarında dalgın denizi seyrederken şahit olduğum mukallitlikler aklıma gelir.Diyeceksiniz ki sanki yaptığın mukallitlikler aklına gelmiyor.Utanırım yazmaya o zaman dersiniz ki marifetmiş gibi anlatıyorsun. Demek ki yaptığın hınzırlıkları anlatmak mukallitliğin şanından değil.Yani bunu yapacaksan anlatmayacaksın.
Bunun bir faydası da var.Başkaları anlattığında kendi mizansenini ,yorumunu ,kabiliyetini katar ki olaya ayrı bir lezzet verir.
Anlatıla anlatıla fıkra olma ihtimalide kuvvetli.Fakat o tadı almanız mümkün değildir.Zira zaman ve mekan kavramı mukallitlikte çok önemlidir.
Eh bu kadar yalan yanlış ansiklopedik bilgileri okuduktan sonra birkaç hikayeyi hak ettiniz.
--------------------------------------------------
Yıl 971 kışı başlangıcı.Ofisbank’ta çalışıyorum.Ben bu hikayemi yeni yetmelere anlatmadığım için ofisbank’ı tarif etmiyeceğim.Merak eden babasına sorabilir.
İşin olmadığı avaralık bir günümüz.Biz tezgahtarlar sobanın başına üşüşmüşüz lak lak ediyoruz.
Kapıdan içeri arkasında onbeş yaşlarında bir kız çocuğu ile yaşlı bir kadın girdi.Tedirginlikle etrafına bakındı.Belli ki bir muhatap arıyordu.Musa abi
---- Buyur teyze yardımcı olalım.
Musa abi Taflancıktan 35-40 yaşlarında hinlikleri bol tezgahtar ağabeyimizdi.
Kadın rica, minnet ve yalvarma ile karışık
---- Torunum bu.Buraya işe alsanız çalışsa olmaz mı?
Musa abi bir an durakladı sonra hınzırca gülümsedi.
--- Teyze torunun hangi okuldan mezun oldu?
Kadıncağız şaşkın.Tezgahtarlıkla tahsilin ne alakası var der gibi baktı
--- İlk okul mezunu oğlum.(Yani hesabı kitabı biliyor anlamında bir tavır takındı.)Musa abi hınzırca gülümsemesini devam ettirerek
---- İşte bu olmadı teyze burada çalışmak için fakülte mezunu olmak lazım
Kadın şaşkın
---- Nasıl yani?
Musa abi duraklamadan
--- Buradakilerin hepsi fakülte mezunu (beni göstererek ) sadece bu goca gafalu hariç.Gazanamadı okulu.Bu sene gazanacak emme, çok çalıştirim ben onu
Kadın inanmakla inanmamak arasında
---- Ya sen nereyi bitirdin?(demek ki pek ihtimal veremedi yalanını ortaya çıkaracak)
---- ÇED DAV ORMAN FAKÜLTESİNİ TEYZE
Kadın hayret ve takdirle karışık döndü “gel gızım burası hep okumuş” dedi.Torunu ile çıkıp gittiler.
-----------------------------------------------
Bu işte usta olmak lazım. Yoksa yüzüne gözüne bulaştırırsın. Ava giden avlanır misali işin sonunda avlanmakta var.
Sene 71.Yer ofisbank. Baş kahramanımız yine Musa abi. Bu sefer madur Mahmut.
Mahmut mahalleden arkadaşım. Benden bir iki yaş küçük. Ali Doğanerin kayınçısı. Bir ara Karabük’te idi şimdi nerde bilmiyorum. Bana Ali Doğaner de kim demeyin. Dedik ya bu hikaye yeni yetmelere göre değil.
Gelelim sadede. Musa abi kağıda davul tozu, minare gölgesi, göden otu, hamam sefası yazdı Mahmut’a verdi.
------ Mahmut yiğenim al şu beş lirayı bunlardan yüzer gram alda gel.
Mahmut kağıda şöyle bir baktı bir şey anlamamıştı
----- Ne abi bunlar….. Musa abi tersledi
----- Senin ne işin var denileni yapsana… Sözde kızarak
---- Bütün bakkalları dolaş almadan da gelme sakın diye kükredi
Mahmut kağıda tuhaf tuhaf bakarak gitti
Ben sana demedim mi şu yetimle uğraşma diye serzenişte bulundu Nihat abi.Nihat abi patronların en küçüğü idi.Sert bakışlı idi ama iyi yürekliydi.Mahmut’u kollardı.
---- Accuk dur dedi Musa abi hınzırca gülerek ”ben ona hayatı öretim”
Yarım saati biraz geçe elinde bir külahla mağazadan içeri girdi Mahmut. Vazifeyi yerinde getirmenin huzuru vardı yüzünde. Gülerek elindeki külahı Musa abiye uzattı.
------ Aha aldım Musa abi
Biz şaşkın Musa abi bizden şaşkın. Musa abi şaşkın şaşkın
----- Ne lan bu
Mahmut hiddetlendi
---- Listede yazdıkların işte.
Ver bakim şunu dedi Musa abi külahı almasıyla tezgahtaki gazeteye dökmesi bir oldu
---- Ne oğlum bunlar
---- Tahrayla ben anlamam dedi Mahmut “listeye ne yazdınsa o”.
---- Nihat abi imdada yetişti.”Uğraşma çocukla al dedin aldı işte”
--- Musa abi lafı çevirdi” Nerden aldın bunları”
--- Köprü başındaki bi bakkaldan dedi Mahmut .Devam etti “ sora sora gittim herkes bende yeni bitti bitişiğe sor” dedi.
--- Sona dedik hep bir ağızdan
---- Köprü başında bi bakkala girdim listeyi verdim adam baktı oğlum sana bu listeyi kim verdi dedi. Bende ofisbanktaki Musa dedim.
---- Yine hep bir ağızdan ”eee sonra” Nihat abi keyifden “ rahat bırakın uşa devam et mamut”
Mahmut vazifeyi yerine getirmenin keyfi içersinde devam ederek
---- Ha anladım dedi bakkal benden beş lirayı aldı teraziye bir şeyler koydu karıştırdı sonra külaha koydu bana verdi. Dedi ki “ belli ki Musa bunlarla mayasıl ilacı yapacak.O beceremez diye ben terkibini hazırladım.Sadece su katıp macun yapsın sabah akşam mayasılına sürsün” dedi. Ayrıca selamı da var.
Musa abi bu sefer avlanmıştı. Yine huyundan vazgeçmedi ama daha temkinli hareket etti.
Ha külahın içindeki karışım ne mi idi? Toz karabiberle kırmızıbiber kesin vardı. Galiba öbürleri de bir miktar pudra ile leblebi tozuydu.

Hiç yorum yok:

  Kalemi kırmışlar bir kere...  Temyiz etmenin ne kârı var.  Hükmünü  erteleme kadı...  Ruhuma zulmün ne kârı  var.