23 Kasım 2008 Pazar

BOKLU BALIK !..


Ahh.. Tabakhane deresi sen ne durgun akansın!
Seni gören kendine bile faydası yok zanneder.Ama gel gör ki sen kimlerin canını yakmadın ki?.Üç beş senede bir Ünye’nin başına bela kesilirsin.Arada bir kokutursun.
Yine de seni seviyoruz.İlçemizin tarihinde önemli bir yerin var.Sayende eyaletimiz oldu.Yine sayende Ünye’yi doğu, batı diye ayırırız.
Olsun... Ben seni çok seviyorum.Çocukluğumda, gençliğimde ve orta yaşlılığımda senin önemli bir yerin ve hatıraların var.
İlk balık tutmayı sende öğrendim.İlk sende yüzdüm.İlk seli sende gördüm.Suya dair ne varsa önce sende öğrendim.
Birilerine boklu balık yedirdiğine de şahit oldum.
Yok itiraz etme, o balıklar resmen lağımının ürünüydü.
Anlatalım millet şahidimiz olsun;
Sene 1979 aylardan haziran civarı. Ağabeyim,ben ve akrabamız ve yaşıtım Halit(baş kahramanımız olduğu için adını veriyorum) saçma ile balık avına çıktık.
Vakit ikindi üzeri.Yer veterinerliğin karşısında boklu göl.
Yaşıtım da olsanız oraları bilmeyebilirsiniz.Hele yeni yetmeler hiç bilmezler.Tabakhane deresini biraz tarif edeyim.
Sanayinin karşısında ,şimdiki mal pazarına giderken Cuma değirmeni vardı.Onun bend göletine biz büyük ana derdik.Birde Ahmet Kabayel’in fındıklığının dibinde bir bend göleti vardı.(oda Bayramca’daki değirmenin göleti idi.) Ona da küçük ana derdik.Analıkla ne alakası var onu bilemiyorum.Belki Kabayel bilir.Küçük ananın aşağısında bir küçük gölet vardı. Onun adına da Acente derdik.Muhtemel bitişiğindeki fındıklığın ilk sahiplerinin adından olsa gerek. Bir de şimdiki ilçe tarımın karşısına düşen bir gölet mevcuttu. Onun adını da biz boklu göl koymuştuk. İşte senaryomuzun geçtiği yer burasıdır.
Biz, ikindi üzeri, büyük anadan saçma ata ata akşam ezanı vakti boklu göle geldik. Saçmayı Halit atardı.Çok ta güzel atardı hani.Boklu göle gelene kadar yakaladığımız balık üç kilo civarında idi.Boyları da fena sayılmazdı. Halit’e dedik ki “yeter artık, dere buradan sonra kirleniyor.Balıkları yenmez”.Çünkü o gölete Saca ve Çınarlık mahallelerinin kanalizasyonu akıyordu.Yazın çok sıcak havalarda kokudan yanından dahi geçemezdik.Öyle ki derenin rengi orada değişir, grileşiyordu.
Halit gölün endamına öyle mest oldu ki “yok arkadaş buraya saçma atmadan gitmem” diye tutturdu. Akşam vakti olduğu için ne gölün kokusunu hissedebiliyordu nede rengini fark edebiliyordu. “Peki ne yapalım,günah bizden gitti” dedik.
Halit’in üzerinde uzun şortla fanilası vardı. Doğal olarak ıslaktı.
Halit beline kadar suya girdi, saçmayı ya bismillah dedi attı.
- Anoov lan nagadar aar. Zor gelii.
- “Hadi gözün aydın” dedi abim gülerek.
Halit birinci saçmayı kıyıya getirdiğinde hakikaten dediği kadar vardı. Tuttuğu balıklar iki kilo gelirdi . Halit o sevinçle üç dört defa daha attı .Boklu gölde tuttuğu balıklar beş kilo kadar olmuştu. Bir müddet sonra gözü doydu, zaten karanlık ta basmıştı.
- Halit ” hadi bölüşelim” dedi
- Ağabeyim “Halit bu senin hakkın epeyi eziyet çektin biz sadece yanında dolanduk” diyerek boklu gölde tutulan balığı öbürlerine katmadan Halit’e verdi. Halit çokta itiraz etmedi.
Biz balık tutmaya minibüsle gelmiştik. Araba zor da olsa derede gidebiliyordu.Zaten o civarın ulaşımı dereden sağlanıyordu. Halit’e dedik ki “üzerini değiştirmeden seni eve kadar götürelim.Daha rahat edersin.”
Halit’i evine götürüp bıraktık.
Birkaç gün sonra bir akşam üzeri eve giderken Halit’in marangoz dükkanına uğradım. Halit beni görünce sırıtmaya başladı.Ama bir şey söylemedi.Anladım ki bir şeyler oldu.Ben hoş beşten sonra,
- “Balık nasıl lezzetlümüydü?.”
- Ehh fena sayılmazdı” dedi Halit gıyıntırak bir şekilde.
-(anlamamazlığa gelerek) N'oldu,hayırdır, bir şey mi oldu?
- Garı evden atidu beni az daa
- (çok ta safım) “Niye?... Bacım ölee bi gadun deeldür”
-Yav gabaat bende, sizin sözüzü dinlemedim.
- Niye ki?
- Yav... Hanım gapıyı açtı girdim eve , tabii don fanila.Hanım beni böle görünce şaşırdı ama saçmayı görünce annadı. Sona yüzünü buruşturdu ,sen bok gokiin diye çıkıştı.
- Ben de şaşırdım.”Dön bakiim gıçını" dedi .Döndüm bişi yok, "ayanı galdur" dedi orda da bişi göremedi.Ben yemin billah ama nafile. Bi maşraba su getürdü ayaklarımı gapı dibinde sabunladı.Sona hiç bir yere bulaşdumadan beni hamama sokdu.
- Eee sona
- Sonası şu.” Üstümdekileri çıkaddudu bi kaada sardududu hamamın dibine goydudu. Beni de çıkaddı küdmenin üstüne, bi saaat tüneddü.
- Niye, ne yaptın kütmenin üstünde?
- Yav garı huylu saa, sola bok deymicemiş.
- Üzeriyen şey mi sürünmüş.
- Yog yaav dedim ya bizim garı huylu diye
- Allal la, melek o gadar huylu mu yav?
- Üff sen bilmezsin onu ne pirpirükdür.
- Peki kütmene tünedin ne gadar galdın orda
-Dedi ki, bi übrük su ısıdcam, orda bekle, sakın inme aşaa.
- Bi saad tünedim orda.Tüb de bitmek üzereymiş sin sin yanii, gaynamak bilmedi gaybana. Neyse, dedim ki ben çimerken sende balı ayıgla. Yiyelim bari de keyfimiz yerine gelsin.
-Garı balı ayıglamış ama içine pek sinmemiş. Beni gızar diye istemeye istemeye ayıglamış.
- Neden? bayat deel ki oolum.
-Bayat deel ama bog kokimuş
- (yalandan yere) Hadi lan olumu öle...
-Valla billa tıpkı şey gibi gokidu bende hisseddim.
- Siz evhamlanmuştursuz.
-Dayanamadım gızarddudum biraz bi gapım aldum ama acı geneydi, yemeyi bıragduk.
- !!!!!!
- Gerisini garı naptı bilmim. Gorguma soramadım.
- Niye gorkiin.
- Bi keresinde soracak oldum,"önce tavayı yenile de undan soona gonuş." Dedi.  Yeni tava istiii yani...
-Niye ?
-Yav... Olum saa gaç kere söliicem, dedim ya huylu diye. Tavaya bok bulaşmış da ondan.
Halit’i bir daha Tabakhane deresine götüremedik.Başka derelere de biz gidemedik.Yani bu boklu göl avı son avımız oldu.

Hiç yorum yok:

  Kalemi kırmışlar bir kere...  Temyiz etmenin ne kârı var.  Hükmünü  erteleme kadı...  Ruhuma zulmün ne kârı  var.