5 Ocak 2010 Salı

RUXANGİZ QASUMOVA


Gençliğimden beri Azeri türkülerine karşı bir zaafım vardır. Nerede duysam yol, iz demez oturup dinlerim.
Üniversitede okurken işportacıdan beş liraya aldığım, kısa dalga küçük el kadar bir radyom vardı. Divana uzandığimda kulağımın yanına iliştirip,onunla Bakü radyosunu dinlemek benim için büyük zevkti.
Bakü Radyosu gece 21.00 sularında Anadolu Türkçesi ile iki saat kadar yayın yapardı. Yaptığı komünizm propagandaları beni hiç mi hiç ilgilendirmez,propaganda aralarında yayınladığı “mahnılardı. Onlar türkülere “mahnı” derler, tekrarı saat 01.00 den sonra olurdu.Eğer o saate kadar oturuyorsam mutlaka aynı heyecanla tekrar dinlerdim. Hatta o mahnılarla uykuya dalıyordum diyebilirim.
1990 yılında Bakü’ye gittiğimde ilk işim mahnı kasetleri almak olmuştu. Bu Azeri mahnıları aşkı bende artarak devam etti. Bir gün televizyonda kanalları dolaşırken bir Azeri kanalında(ATV ) mahnı yarışmasına rastladım. Gerçi bu yarışma pop müzik üzerine idi ama yinede ilgimi çekti. Bu yarışmayı, rastladığım 2005 yılından bu yana aralıksız bıkmadan , usanmadan izlerim.
Kendimi bu yarışmaya öylesine kaptırdım ki iş programımı yayınlandığı saatlere göre yaparım. Ara verdiği dönemlerde de beni bir huzursuzluk sarar. Bu huzursuzluk öyle yarışma heyecanı falan değil, her ne kadar bir iki tane favorim olsa bile kimin kazandığı umurumda olmaz. Ben münsifler heyetine yani jüri heyetine bağlandım, onları yarışmacılardan daha çok takip ediyorum.Nedenini sorarsanız valla bende bilmiyorum, bir kaç nedeni olabilir.
Ama size bir tanesini söyleyebilirim.”Ruhangiz Kasumova”!..
“Ruhangiz Kasumova” jüri heyetinin bayan üyesi. Biz artık o ve ailesi ile artık ailece dostuz.2007 nin ocak ayından itibaren muntazam görüşüyoruz. Nasıl mı tanıştık bakın anlatayım. ”ULDUZ” yarışmasını artık öyle sıkı takip ediyordum ki, bana göre neresinde hata yapılıyor nereleri abartılıyor veya program yapımcıları nelere dikkat ederlerse program daha iyi olur gibi fikirler yürütüyordum. Hatta öyle ki bazı jüri üyesine kendi kendime kızıyor bazılarına ise sempati ile yaklaşıyordum. En çok sempati ile yaklaştığım “münsifler (jüri) heyetinden “RUHANGİZ KASUMOVA” idi. Ruhangiz hanım artık ailemizin sevdiği, kendimizi yakın hissettiğimiz sempatik, cana yakın, güler yüzlü bir hanımdı, kızması da şirindi sevmesi de.
İşte bu bağlanmadan cesaret alarak 2006 nın Aralık ayında programla ilgili düşüncelerim ile Ünye hakkında bilgiler içeren bir Ünye fotoğrafı gönderdim. Yayında bunu okudu, mutlu olmuştum,onunda mutlu olduğunu hissettim. Aradan iki aydan fazla bir zaman geçmişti ki bir akşam üstü ev telefonum çaldı, karşımda ki “RUHANGİZ HANIM”dı. O tarihten sonra o bizi biz onu çeşitli aralıklarla aradık karşılıklı hatırlar sorduk. Ve şimdi sık sık internet ve telefon vasıtası ile görüşüyoruz. Onun adına Ünye Gönüllüleri koruluğunda üç fidan dikmemizi istedi.Kim derdi ki onunla bir gün tanışacağız ve koruluğumuza fidan diktirecek.Derler ya rüyamda görsem inanmam,onun gibi bir şey.

“ RUHANGİZ KASUMOVA” kimdir, ne ile meşguldür? Bestekar, tiyatro oyunları ve
televizyon dizileri yazarı. Aynı zamanda dizilerin müziğini yapıyor. Azerbaycan’da ve eski Sovyet bloku ülkelerinde çok iyi tanınıyor. Türkiye’ye defalarca gelmiş, geniş bir dost çevresi var.1995’li yıllarda Bursa Şehir Tiyatrosu ve İstanbul Belediye Tiyatrosunda rejisörlüğünü Kenan Işık’ın yapacağı iki oyunu programa alınmış.Ancak yönetimlerin değişmesi sonucu program askıya alınmış.Ayrıca bu yıllarda Başak çocuk dergisinde çocuk hikayeleri yayınlanmış.
Yine o tarihlerde Müşerref Akay “Bu ömür ne uzun oldu” şarkısını, Leman Sam ise “Gelmirsen gelme” ve “Görüşeg” şarkılarını Türkiye’de tanıtmış.

Bu yazımı öylesine bir methiye veya öğünme olsun diye anlatmıyorum. İnsan yaşadıkça nelerle karşılaşıyor, neleri yaşıyor.
Bunu vurgulamak istiyorum, peki bütün bu karşılaşmalar tesadüfimidir, bana göre değil. Zira insan yaşamını her ne kadar tamamen kendisi düzenleyemese de onu yönlendirme imkanına sahiptir. Eğer benim Azerilere ve Azeri “mahnı”larına karşı bir sempatim olmasa idi,yada onun bize karşı muhabbeti olmasa idi karşılaşmamız mümkün olmayacaktı.
Ataların bir sözü var “gönül-gönüle karşıdır” diye . Bir gün gelir gönüller karşı karşıya gelir,vuslat hasıl olur.

İşte o vuslata hazırlanmalı, her zaman hazır ve nazır beklemeli ki hayal kırıklığına uğramayalım. Zira kavuşmak kadar kaynaşmak ve dostlukların sürdürülmesi de önemli.

RUXANGİZ QASIMOVA

  Kalemi kırmışlar bir kere...  Temyiz etmenin ne kârı var.  Hükmünü  erteleme kadı...  Ruhuma zulmün ne kârı  var.