Bu Blogda Ara

28 Kasım 2025 Cuma

AZERBAYCAN’IN GELDİĞİ NOKTA ( ve almamız gereken dersler) (II)

 

Birkaç gün önce Azerbaycan Yeni Musavat gazetesinde okudum. Temmuz 1994’den Mayıs 2020’ye kadar bakanlık yapan Abulfaz Garayev’in servetini sorguluyor. Son olarak Kültür Bakanlığından alınan Garayev’in yardımcılarının (beş milyon manat) yolsuzluk yaptıkları için tutuklandıklarını yazıyor. Ama Garayev’e görevden alınmak dışında dokunulmadığını da ilave ediyor…. Ve soruyor? Garayev’in bunda hiç mi katkısı yok? Devam ediyor… Garayev İngiltere’de şaşaalı yaşayacak kadar serveti nereden buldu? Örnek gösterdiği bir başka kurumda yolsuzluk gerekçesi ile sadece başkan tutuklanıyor. Bu ne biçim iştir diye soruyor gazete. Geçtiğimiz aylarda Azerbaycan petrol şirketi SOKAR ’da buna benzer yolsuzluk nedeniyle üst düzey tutuklamaları olmuştu. Tutuklanan kişilerin çeşitli nedenlerle Rusya ile bağlantıları var.

Belli ki yargının “tuhaflığı” sadece bizim ülkemize has değil. Her nedense yukarıdakilerin bu işlerden hiçbir haberleri yok. Yine, tıpkı ülkemizde olduğu gibi…

Özetle; 1991’de kurulan devletin sistemi ve rejimi değişse bile kadrolar Sovyet’ten miras kalan kadrolar. Otoriter bir rejimde- ki yapı itibarıyla başka türlü olması mümkün değil- ekonominin yapılanması/ nemalanması da ona göre oluyor.

Şimdi neden sistem kendini temizliyor? Biz buna bağırsakların temizlenmesi diyoruz. 

Belli ki… Azerbaycan Karabağ savaşına kadar-her ne kadar bağımsızlığını kazansa bile- Rusya ile (bir şekilde) yapısal ilişkilerini sürdürmüş. Karabağ savaşından sonra Rus tehlikesinin giderildiğine inanan Azerbaycanlılar içeride temizliğe girişmişler. Ermenistan’da da (Azerbaycan kadar olmasa bile) buna benzer olaylar cereyan ediyor.

Netice;

Devletler, ancak (ekonomik ve siyasi) güçleri ölçüsünde daha bağımsız davranabiliyorlar. Biz avam takımı bu tür operasyonları bazen yargı bazen de ideolojik kavramlar üzerinden yorumlar yapıp kararlar veriyoruz.

Peki, bu şekilde devletler varlıklarını sürdürebilirler mi? Özünde halk, devletin kimler ve hangi ideoloji ile yönetildiğiyle pek ilgilenmez. Onun için önemli olan (kültürel, ekonomik ve güvenlik alanında) adil yönetilmektir. Yarınlarından emin olarak hayatını sürdürebilmesidir. Hak ettiğini alabilmenin huzurudur. Ayrıca dünya standartlarında gelişmenin sağlanmasıdır.

Bunlar bütün dünya halklarının arzuladığı şeylerdir. Devletler bunları sağlayabildikleri ölçüde güçlerini korurlar, geleceğe emin adımlarla yürürler. Bunların sağlanmasının kesin reçetesi yoktur. Her devletten devlete değişir.

Otoriter rejimlerin zaman içerisindeki tavır değişiklikleri, iç operasyonları/çatışmaları, yarattıkları iç/dış düşmanlar aslında yönetimlerini daha pekiştirmek için ortaya attıkları kanıtlardır. Amaçları hâkimiyetlerini sürdürmektir. Kısaca yaptıkları tüm operasyonlar otorite ve hâkimiyetlerinin sürmesi üzerinedir. Sadece renk ve yöntem değişmiştir.

Bütün bu yazdıklarımın Türkiye ile ne alakası var?

Yaşımız itibarı ile yaklaşık iki yüzyıldır ülkemizde, ülke tarihini etkileyen olaylar yaşandığını biliyoruz ve bizzat yaşadık da… Elbette mükemmele varmak kolay değildir. Badireler atlatmak hayatın gerçeğidir. Önemli olanın yaşanılanlardan dersler çıkararak bugünün dünden daha iyi olmasını sağlamaktır. Şimdi sorumuz şu; Dersler çıkarıyor-muyuz? Yoksa aynı amacın başka yöntemlerine mi muhatap oluyoruz?

 

 

 


Hiç yorum yok:

AZERBAYCAN’IN GELDİĞİ NOKTA ( ve almamız gereken dersler) (II)

  Birkaç gün önce Azerbaycan Yeni Musavat gazetesinde okudum. Temmuz 1994’den Mayıs 2020’ye kadar bakanlık yapan Abulfaz Garayev’in servetin...