25 Ocak 2021 Pazartesi

Bisikletimin Yolları (Başkan Güler’e hürmetlerimle)

 

             Ünye’m… Ünye’m… Güzel Ünye’m…

             Söyle bana bisiklet yolun ne zaman bitecek? Sabırsızlıkla bekliyorum. Bisikletimle yollarında kuşlar gibi uçacağım.

              Önce denizi doldurup, pejmürde Atatürk parkını ihya edip, Bayramcalıların hizmetine açtılar.

              Öyle ya,

              “Bayramcalular” da insandı. Onların da deniz kıyısında bir bardak çay içip keyif çatmaya hakları vardı.

              Bundan istifade araya lokanta sıkıştırıverildi. Yanına çakma camii ile Laz takasından balıkhaneyi de…

              Sonra Ünyesporumuzu ikinci lige uçurmak için heyula stadyumu konduruverdik. Dua tersine işledi Ünyespor şimdi bilmem kaçıncı amatör ligde zor tutunuyor. Ortalık yerde kaldı, sahip çıkanı yok…  Gerçi, Orduspor’un da ondan aşağı kalır tarafı yok ya…

              Stadı satsan satılmıyor, yıksan yıkılmıyor. Hele karşısındaki 15 Temmuz meydanına ne demeli?

              Ne meydan ama… Bir de afili ad takıldı ki dikkat çeksin. Üstelik onunla da yetinmediler, kutsadılar. Ama bir nebze işe yaradı gibi… Sosyetik mekânlar biraz daha avama yaklaşmış oldu. Avam da zaten paracıklarını harcamaya yer arıyorlardı!

              Bu arada Üniport’u atlarsak ayıp olur. Hem de tarihi belediye sinemasını yıkarak. Yapılırken ne şaşaalı reklâmlar yapılmıştı… Böyle bir mekân Ordu’da bile yoktu. Ünye medenileşiyordu.

              Konulan ad ne anlama geliyorsa… Muhafazakârlığın simgelerinden biri mi acaba? Şimdi o da başa bela… Satsak alan olur mu? Hiç unutmam “bilmem kaç tane cep sineması varmış diye böbürlenmekten karınları şişmişti.” Ama ben böbürlenmekten olduğunu zannetmiyorum. Yedikleri dokunmuş olabilir mi? O sıralarda gençlerin kültür faaliyetlerinde bulunacağı el kadar bir odaları dahi yoktu. Şimdi de yok ya…

             Bütün bunlar Ünye’yi arş-ı alaya hoplatmak adına yapıldılar, inşa edildiler. Her nedense yaptıranlardan başkasına hayır getirmedi, “Ünyelü” umduğunu bulamadı. Kandırıldığı ile kaldı. Ünye mi ihya oldu yoksa yaptıranlar mı? Tartışılır.

             Ama yaptıranlar ile sebep olanların alayı ya sırra kadem bastı ya da sümsükleşti. Sokaklarda onları mumla arıyoruz. Sanki köşe bucak kuşları… Deydi mi?

             Bu arada,

             Çamlık ellerinden zor kurtuldu. Orası da “Ünyelü için ihya edilecekti!” Çamlık (gecenin birinde)ufak, tefek hasarla ucuz kurtuldu.

             Şimdi de sıra “Maşallah” bisiklet yolunda. “İnşallah”  tez zamanda bitirilip Ünye’nin değerine değer katacak. “Ünyelülerin kaldur, kuldur yollarda bisiklet sürmekten kıçları acımıştı zaten.”

              Bir zamanlar Bakû’ye gittiğimde şaşırmıştım. Ana caddeler öyle afililerdi ki… Ayrıca bal dök yala…  Lakin ara sokaklara daldığında pejmürdelikten neredeyim diye şaşırıyorsun.

              Dostlara sordum neden böyle diye… “İçi bizi dışı sizi yaksın diye” demişlerdi. “Bir tarafta sefahat diğer tarafta sefalet…”

              Bu iş nereye kadar? “Ya petrol bitecek ya da tıkınmaktan patlayıncaya kadar. Veyahut da Allah’a havale…”

             İşte orada durun dedim… Onlar çoktan Cenneti aralarında paylaştılar da… Oturak kavgasına bile başladılar.

             “Tövbe de zındık.”

              O dert onların bize ne? Biz kendi işimize bakalım…

              Nerede kalmıştık? Bisiklet yolunda idi galiba,

              Sayın Güler,

              Eveleyip gevelemeyelim. Allah sana makamın alasını vermiş. Ömrün hep makosen giyerek geçmiş. Allah gani, gani pullar da vermiş. Lüküs arabalardan inmemişsin. Bu dünyada tadacağın daha ne kaldı?

               Ben yazarken hicap çekiyorum. Değer mi? Kıyıda, köşedeki bir “yazar geçineni” sana laf yetiştiriyor.

               Bu kadar basit, bu kadar maliyetsiz bir şeyi neden yapmazsınız? Yol Tamiratı yapmak şanına mı yakışmıyor.

               Bana “adil ol” demek yakışmıyor… Sana da işitmek.

               Millet kaldur-kuldur yolda yürürken senin onlarca milyon lira verip bisiklet yolu yapman sizin “adil olmak” iddianıza ters değil mi?

              Gerçi,

              Zaten ortalık yerde ne iddia kaldı ne de kimlik diye bir şey… Hak, şeriat birbirine karıştı.

              Sayın Güler kusura bakma… Munzur ve hınzırım ya… “ Doğal gaz geçirilip öylesine kapatılan yolları tamir edenlere mi? Su patlağı, kanalizasyon tamiri için açılan yolların öylesine kapatanlara mı?  Söz geçiremiyorsunuz? Buraların arpalık olduğu dedikodularına pek ihtimal vermiyorum. Ama belediye ile kanka olmadıkları su götürür gibi geliyor bana…

               Rahmetli anam lafın fazlası “akl-ı evvele” söylenir derdi… Meramı uzatmak haddi aşmak, söylenene de saygısızlıktır. Size iftira atıldığını düşünmeden önce bir Ünye’yi dolaşın ve ondan sonra hükmünüzü verin. Hikmetinize razıyım.

               Şu anda Ahmet Kaya’yı dinliyorum.

                “Sende ihanet gülüm… Bende matem kalacak”

 

              

  Kalemi kırmışlar bir kere...  Temyiz etmenin ne kârı var.  Hükmünü  erteleme kadı...  Ruhuma zulmün ne kârı  var.