Sayın ALİ Koç’u
ülkemizde tanımayanımız yok gibidir. Hele futbolla ilgileneler bir kat daha
tanır.
Hatırlayalım,
Türkiye’nin
en büyük holdingi Koç Holdingin başkan vekili. Fenerbahçe spor kulübünün 2018’den
beri başkanı. Yani ülkemizin önemli ailelerinden birinin mensubu… Ticari
faaliyetinin yanı sıra sosyal faaliyetlerde de ön sıralarda.
Böyle bir
insandan her zaman başarı beklenir. Gerçi, başarı izafi bir kavramdır. Toplum
fertlerinin başarı ölçüsü, niteliği ve niceliği farklıdır.
Ama toplum,
konumları itibarı ile kişilere vazife yüklerler ve daima başarı grafiklerinin
yukarıya doğru seyrini beklerler. Bu bir anlamda o kişinin yaşadığı topluma,
ülkeye olan vazifesidir, dahası borcudur.
Mesela,
Normal bir şirket
sahibinden Koç ailesinin (özelde) Ali Koç’tan beklenenler istenemez.
Zira Türkiye’nin
Koç ailesine yüklediği vazife sıradan tüccarlardan ölçülemeyecek derecede
fazladır. -Bunun nedenleri konumuz değil- Hatta Koç ailesi istese de bu
konumunu terk edemez.
Bizi bu
yazımızda ilgilendiren ( ki ticari faaliyetleri ile de bağlantılıdır)
Fenerbahçe’nin başkanı olarak ne yaptığı, ne yapmadığıdır.
Ali Koç
Fenerbahçe başkanı olduğunda çok sevinmiştim. Fenerbahçeli değilim, hatta bu takıma
oldukça mesafeliyim.
Öyleyse neden
sevindim?
Sevincim, ülkemizdeki
konumu ve sahip olduğu imkânlar itibarı ile ülkemiz futboluna ve hatta her
alandaki sportif faaliyetlerine yeni bir anlayış getireceği umudumdandır.
Ben bekledim
ki,
Ülkemizin en
büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe; ülkemizdeki (özellikle futbol
alanındaki) sportif faaliyetlere çağdaş bir anlayış getirecek, ülkemizi spor
alanında çağdaş ülkeler arasına sokmak için çaba sarf edecek. Rakip kulüpler
dahi “helal olsun” deyip gıpta ile bakacaklar ve örnek alacaklar.
Ülkemizin
sporda ve özellikle futboldaki durumunu ve anlayışını burada tekrarlamayacağım.
Spordaki durumumuzu, (özellikle) futbol yönetimleri ile birazcık
ilgilenenlerimiz pekâlâ biliyoruz.
İşin tuhaf
tarafı,
Ali Koç ülkemizin
(özelde) futbol kulübü ve yönetim mantığını da bilmiyor. Zaten konumu ve yetiştirilme
tarzı gereği beceremez de… Futbol kulüpleri kendi başlarına başka bir dünya.
Denilebilir
ki,
Her insan
futbol kulübü nasıl yönetilir bilemeyebilir. Ali Koç’ta bilemeyebilir. Çok
doğru.
Ama ALİ Koç gibi
kişilerin sorunların ne olduğunu, eldeki imkânlarla başarıya hangi yollardan
gidilmesi gerektiğini ve en önemlisi gerçek başarının ne olduğunu çok iyi
bilmeleri gerekir. Bana göre biliyordur da…
Acaba
diyorum,
Sorun Ali Koç’un
yaşam anlayışında mı? Yetişme tarzı ve hayata bakışı “faydacılık” felsefesinde mi yatıyor. Yani “en
kısa yoldan ve en maliyetsiz istediğini elde etmek” diye tanımlıyorum bunu…
Kısa aklımla.
Bu tür “faydacılık”
anlayışında karşısındakinin durumu önemli değildir. Kendisine konumu itibarı
ile 8olması gerektiği halde) toplumsal vazife de yüklemez. Bireydir, en
maliyetsiz ve en kısa yoldan “fayda” sağlamak.
Ali Koç’a
fazla yüklenmemek mi gerekir? Belki de… Çünkü (özelde) Koç Holdingin genelde “İstanbul
ekâbirlerinin” tedrisatından geçti.
Türkiye
Cumhuriyeti sade vatandaşı olarak Ali Koç’a küsmekte haksız-mıyım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder