Bu Blogda Ara

5 Eylül 2025 Cuma

FENERLİ ALİ KOÇ’A KÜSTÜM!..

 



Sayın ALİ Koç’u ülkemizde tanımayanımız yok gibidir. Hele futbolla ilgileneler bir kat daha tanır.

Hatırlayalım,

Türkiye’nin en büyük holdingi Koç Holdingin başkan vekili. Fenerbahçe spor kulübünün 2018’den beri başkanı. Yani ülkemizin önemli ailelerinden birinin mensubu… Ticari faaliyetinin yanı sıra sosyal faaliyetlerde de ön sıralarda.

Böyle bir insandan her zaman başarı beklenir. Gerçi, başarı izafi bir kavramdır. Toplum fertlerinin başarı ölçüsü, niteliği ve niceliği farklıdır.

Ama toplum, konumları itibarı ile kişilere vazife yüklerler ve daima başarı grafiklerinin yukarıya doğru seyrini beklerler. Bu bir anlamda o kişinin yaşadığı topluma, ülkeye olan vazifesidir, dahası borcudur.

Mesela,

Normal bir şirket sahibinden Koç ailesinin (özelde) Ali Koç’tan beklenenler istenemez.

Zira Türkiye’nin Koç ailesine yüklediği vazife sıradan tüccarlardan ölçülemeyecek derecede fazladır. -Bunun nedenleri konumuz değil- Hatta Koç ailesi istese de bu konumunu terk edemez.

Bizi bu yazımızda ilgilendiren ( ki ticari faaliyetleri ile de bağlantılıdır) Fenerbahçe’nin başkanı olarak ne yaptığı, ne yapmadığıdır.

Ali Koç Fenerbahçe başkanı olduğunda çok sevinmiştim. Fenerbahçeli değilim, hatta bu takıma oldukça mesafeliyim.

Öyleyse neden sevindim?

Sevincim, ülkemizdeki konumu ve sahip olduğu imkânlar itibarı ile ülkemiz futboluna ve hatta her alandaki sportif faaliyetlerine yeni bir anlayış getireceği umudumdandır.

Ben bekledim ki,

Ülkemizin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe; ülkemizdeki (özellikle futbol alanındaki) sportif faaliyetlere çağdaş bir anlayış getirecek, ülkemizi spor alanında çağdaş ülkeler arasına sokmak için çaba sarf edecek. Rakip kulüpler dahi “helal olsun” deyip gıpta ile bakacaklar ve örnek alacaklar.

Ülkemizin sporda ve özellikle futboldaki durumunu ve anlayışını burada tekrarlamayacağım. Spordaki durumumuzu, (özellikle) futbol yönetimleri ile birazcık ilgilenenlerimiz pekâlâ biliyoruz.

İşin tuhaf tarafı,

Ali Koç ülkemizin (özelde) futbol kulübü ve yönetim mantığını da bilmiyor. Zaten konumu ve yetiştirilme tarzı gereği beceremez de… Futbol kulüpleri kendi başlarına başka bir dünya.

Denilebilir ki,

Her insan futbol kulübü nasıl yönetilir bilemeyebilir. Ali Koç’ta bilemeyebilir. Çok doğru.

Ama ALİ Koç gibi kişilerin sorunların ne olduğunu, eldeki imkânlarla başarıya hangi yollardan gidilmesi gerektiğini ve en önemlisi gerçek başarının ne olduğunu çok iyi bilmeleri gerekir. Bana göre biliyordur da…

Acaba diyorum,

Sorun Ali Koç’un yaşam anlayışında mı? Yetişme tarzı ve hayata bakışı  “faydacılık” felsefesinde mi yatıyor. Yani “en kısa yoldan ve en maliyetsiz istediğini elde etmek” diye tanımlıyorum bunu… Kısa aklımla.

Bu tür “faydacılık” anlayışında karşısındakinin durumu önemli değildir. Kendisine konumu itibarı ile 8olması gerektiği halde) toplumsal vazife de yüklemez. Bireydir, en maliyetsiz ve en kısa yoldan “fayda” sağlamak.

Ali Koç’a fazla yüklenmemek mi gerekir? Belki de… Çünkü (özelde) Koç Holdingin genelde “İstanbul ekâbirlerinin” tedrisatından geçti.

Türkiye Cumhuriyeti sade vatandaşı olarak Ali Koç’a küsmekte haksız-mıyım?

 

 

 


Hiç yorum yok:

UÇUK KAÇIK BİR YAZI

  Televizyonlar henüz siyah beyazken ve çanak antenlerimiz yokken, bazen televizyonlarımıza (özellikle) Sovyet yayınları karışırdı. Mesela t...