Yalıkahvesi,
Ünye’nin
medar-ı iftiharı… Yaşı kemale ermişler Yalıkahvesi’nin ne anlama geldiğini iyi
bilirler.
70’lerde Ünye’nin
nüfusu on bin var-yoktu. O zamanlar mahallelerin kendilerine has karakterleri
vardı.
Mesela,
Kaledere mahallesi
Osmanlılardan beri Türk konaklarının olduğu, çarşıyı da içine alan ana
mahalleydi. Dolayısıyla ayrı bir ağırlığı vardı.
Çamurlu
mahallesi nispeten yeni zenginlerin oturdukları mahalle, bir anlamda “ekâbir”
zenginlerin mahallesi olarak bilinirdi. Ünye’nin en iyi iki İlkokulundan birisi
İnönü bu mahallede idi. Diğeri ise Hükümet meydanındaki Anafarta’ydı. Hatta aralarında gizi bir çekişme de vardı.
Şu anda
Hamidiye mahallesine biz o zamanlar Kasap Mahallesi derdik. Belediye müzesinin
hemen üzerindeki tepede yer alırdı. Herhalde kasap ve balıkçıların çoğunlukla
oturduğu mahalle olsa gerek bu adla anılırdı. Ama adı hiçbir zaman resmiyete
geçmemiştir. Kadınları erkeklerinden daha erkekti. Sataşmaya gelmezdi. Onları
Konak sinemasının Pazar günü kadınlar matinasından çıktıklarında eski
konağımızın önünden geçerlerken, kimini (seyrettikleri filmin etkisiyle)
ağlarken ya da aralarında filmi hararetli tartışmalarından hatırlarım.
Diğer
Çınarlık ve Fevzi Çakmak Mahallesi “kenar” mahalle olarak anılırdı. 70’leden
sonra siyasi kavgaların başlamasından sonra sol görüşlü geçlerin hâkimiyetinde
olduğu için orayı “Eyalet” olarak adlandırırdık. Gitmeye çekinirdik. Zaten kolay,
kolay işimiz de düşmezdi.
Özelde,
Birde
Yalıkahvesi vardı. Köprüden Burunucu’na giderken güzel bir koydu. Bir kısmı
Çamurlu’ya bir kısmı da Orta Yılmazlar mahallesine bağlıydı.
Unuttum,
Orta yılmazlar
mahallesi Osmanlı devrinde mübadeleden önce (çoğunlukla) Rum ve Ermenilerin
oturduğu, çoğunluğu taştan iki ya da üç katlı evlerden birbirine bitişik
evlerden müteşekkildi. Sahildeki eski kilise ve tepedeki Ünye’nin ilk ortaokul
ve lisesi buraya yapılmıştı. Biz Kaledere’lilere orası her zaman mesafeli
gelmiştir. Binalarının kasvetinden olsa gerek. Fakat okullar orada olduğu için
her zaman aşina idik ve yabancılık hissetmezdik.
Bir de Ortayılmazlar’a
bitişik Samsun tarafında Burunucu Mahallesi vardı. Bize uzak ve tenha gelirdi.
Eski hastaneye vardığınızda kışın rüzgâr iflahınızı keserdi. Ancak yazları Feneraltı’na
yüzmeye gittiğimizde teşrif ederdik.
Konumuza,
yani Yalıkahvesi’ne dönelim.
Yalıkahvesi
öteden beri kendini özel hissetmiştir. Özellikle gençleri her zaman okulda bile
birlikteliklerini korumuşlardır. Koyu her zaman sahiplenmişler, bunu
hissettirmişlerdir. Çamurlu, (Eski Hapishane) Tepe, Ortaokul yanı ve Ortayılmaz
uşakları Feneraltın’a gidemeyecek yaştakiler denize ilk orada girerlerdi. Biz
Kaledere ve öbür mahallenin uşakları On dokuz Mayıs çalışmalarından sonra Yalıda
terimizi akıtmak için orada denize girerdik. Bir anlamda deniz mevsimini orada
açardık.
70’den sonra
orası da kurtarılmış bölge haline geldi. Sol görüşlü arkadaşların toplandığı ve
sohbet ettikleri yerdi. (Adını vermeyeyim) bir kitapçı dükkânında memleketi kurtarmanın
derdine düşerlerdi. Ferzi Çakmak’ın aksine avam değil (karakterleri ve genetik
yapıları gereği) entel takılırlardı. Bizim mahallenin kurtarıcıları bile oranın
müdavimleri idi.
80’den sonra
siyasi olaylar sona erdiğinde eski havasına geri döndü. Günün şartları gereği
çevreye açıldılar. Zaman zaman futbol kum turnuvaları düzenlendi. Seyretmesi ve
takımlar arası mücadeleler hoş da oluyordu.
2000’den
sonra ülkenin her tarafında olduğu gibi kimlik arayışları burada da görüldü.
Yalıkahveliler kumsalla kendilerini özdeşleştirdiler, sahiplendiler. Yine
devrin getirdiği “rant” emareleri de görülmeye başlandı. Bunlar elle tutulur
şetler değildi. Ama sahiplenme duygusu ile menfaat birleştiğinde burası “savunulması
gereken” kale oluverdi. Bundan birkaç yıl evvelki hengâmede Atatürkçüler dahi
işe el attı. Oradaki pejmürdelik birdenbire “saray bahçesi ve tarihi doku”
haline getiri verildi. Otunun ve kumunun dünyada eşi benzeri olmayı verdi.
Sonuç,
1- Yalıkahvesi artık “yalugavelilerin”
değil tüm Ünyelilerindir.
2- Hiçbir yer ve mekânın ilelebet aynı
kalması mümkün değildir. Günün şartlarına ve imkânlarına göre ana fikri bozulmadan
yeniden düzenlenebilir. Düzenlenmelidir de…
3- Düzenleme projesine itiraz
edebilirsiniz. Bu o şehrin yaşayanları olarak hem hakkınız hem de vazifeniz. Ayrıca
o muhitin yaşayanları olarak ilk itiraz hakkı sizindir. Bu doğrultuda öneriler
getirebilirsiniz. Zaten çağdaşlığın ve gelişimin gereği de budur. Ama “istemezük” derseniz,
o zaman Bayramcalılar’da der ki “hayırdır, sen de kimsin?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder