Bu Blogda Ara

6 Eylül 2025 Cumartesi

YALIKAHVELİLERİN MEDAR-I İFTİHARI

 



Yalıkahvesi,

Ünye’nin medar-ı iftiharı… Yaşı kemale ermişler Yalıkahvesi’nin ne anlama geldiğini iyi bilirler.

70’lerde Ünye’nin nüfusu on bin var-yoktu. O zamanlar mahallelerin kendilerine has karakterleri vardı.

Mesela,

Kaledere mahallesi Osmanlılardan beri Türk konaklarının olduğu, çarşıyı da içine alan ana mahalleydi. Dolayısıyla ayrı bir ağırlığı vardı.

Çamurlu mahallesi nispeten yeni zenginlerin oturdukları mahalle, bir anlamda “ekâbir” zenginlerin mahallesi olarak bilinirdi. Ünye’nin en iyi iki İlkokulundan birisi İnönü bu mahallede idi. Diğeri ise Hükümet meydanındaki Anafarta’ydı.  Hatta aralarında gizi bir çekişme de vardı.

Şu anda Hamidiye mahallesine biz o zamanlar Kasap Mahallesi derdik. Belediye müzesinin hemen üzerindeki tepede yer alırdı. Herhalde kasap ve balıkçıların çoğunlukla oturduğu mahalle olsa gerek bu adla anılırdı. Ama adı hiçbir zaman resmiyete geçmemiştir. Kadınları erkeklerinden daha erkekti. Sataşmaya gelmezdi. Onları Konak sinemasının Pazar günü kadınlar matinasından çıktıklarında eski konağımızın önünden geçerlerken, kimini (seyrettikleri filmin etkisiyle) ağlarken ya da aralarında filmi hararetli tartışmalarından hatırlarım.

Diğer Çınarlık ve Fevzi Çakmak Mahallesi “kenar” mahalle olarak anılırdı. 70’leden sonra siyasi kavgaların başlamasından sonra sol görüşlü geçlerin hâkimiyetinde olduğu için orayı “Eyalet” olarak adlandırırdık. Gitmeye çekinirdik. Zaten kolay, kolay işimiz de düşmezdi.

Özelde,

Birde Yalıkahvesi vardı. Köprüden Burunucu’na giderken güzel bir koydu. Bir kısmı Çamurlu’ya bir kısmı da Orta Yılmazlar mahallesine bağlıydı.

Unuttum,

Orta yılmazlar mahallesi Osmanlı devrinde mübadeleden önce (çoğunlukla) Rum ve Ermenilerin oturduğu, çoğunluğu taştan iki ya da üç katlı evlerden birbirine bitişik evlerden müteşekkildi. Sahildeki eski kilise ve tepedeki Ünye’nin ilk ortaokul ve lisesi buraya yapılmıştı. Biz Kaledere’lilere orası her zaman mesafeli gelmiştir. Binalarının kasvetinden olsa gerek. Fakat okullar orada olduğu için her zaman aşina idik ve yabancılık hissetmezdik.

Bir de Ortayılmazlar’a bitişik Samsun tarafında Burunucu Mahallesi vardı. Bize uzak ve tenha gelirdi. Eski hastaneye vardığınızda kışın rüzgâr iflahınızı keserdi. Ancak yazları Feneraltı’na yüzmeye gittiğimizde teşrif ederdik.

Konumuza, yani Yalıkahvesi’ne dönelim.

Yalıkahvesi öteden beri kendini özel hissetmiştir. Özellikle gençleri her zaman okulda bile birlikteliklerini korumuşlardır. Koyu her zaman sahiplenmişler, bunu hissettirmişlerdir. Çamurlu, (Eski Hapishane) Tepe, Ortaokul yanı ve Ortayılmaz uşakları Feneraltın’a gidemeyecek yaştakiler denize ilk orada girerlerdi. Biz Kaledere ve öbür mahallenin uşakları On dokuz Mayıs çalışmalarından sonra Yalıda terimizi akıtmak için orada denize girerdik. Bir anlamda deniz mevsimini orada açardık.

70’den sonra orası da kurtarılmış bölge haline geldi. Sol görüşlü arkadaşların toplandığı ve sohbet ettikleri yerdi. (Adını vermeyeyim) bir kitapçı dükkânında memleketi kurtarmanın derdine düşerlerdi. Ferzi Çakmak’ın aksine avam değil (karakterleri ve genetik yapıları gereği) entel takılırlardı. Bizim mahallenin kurtarıcıları bile oranın müdavimleri idi.

80’den sonra siyasi olaylar sona erdiğinde eski havasına geri döndü. Günün şartları gereği çevreye açıldılar. Zaman zaman futbol kum turnuvaları düzenlendi. Seyretmesi ve takımlar arası mücadeleler hoş da oluyordu.

2000’den sonra ülkenin her tarafında olduğu gibi kimlik arayışları burada da görüldü. Yalıkahveliler kumsalla kendilerini özdeşleştirdiler, sahiplendiler. Yine devrin getirdiği “rant” emareleri de görülmeye başlandı. Bunlar elle tutulur şetler değildi. Ama sahiplenme duygusu ile menfaat birleştiğinde burası “savunulması gereken” kale oluverdi. Bundan birkaç yıl evvelki hengâmede Atatürkçüler dahi işe el attı. Oradaki pejmürdelik birdenbire “saray bahçesi ve tarihi doku” haline getiri verildi. Otunun ve kumunun dünyada eşi benzeri olmayı verdi.

Sonuç,

1-   Yalıkahvesi artık “yalugavelilerin” değil tüm Ünyelilerindir.

2-   Hiçbir yer ve mekânın ilelebet aynı kalması mümkün değildir. Günün şartlarına ve imkânlarına göre ana fikri bozulmadan yeniden düzenlenebilir. Düzenlenmelidir de…

3-   Düzenleme projesine itiraz edebilirsiniz. Bu o şehrin yaşayanları olarak hem hakkınız hem de vazifeniz. Ayrıca o muhitin yaşayanları olarak ilk itiraz hakkı sizindir. Bu doğrultuda öneriler getirebilirsiniz. Zaten çağdaşlığın ve gelişimin  gereği de budur. Ama “istemezük” derseniz, o zaman Bayramcalılar’da der ki “hayırdır, sen de kimsin?”

 

                      

 

 

Hiç yorum yok:

UÇUK KAÇIK BİR YAZI

  Televizyonlar henüz siyah beyazken ve çanak antenlerimiz yokken, bazen televizyonlarımıza (özellikle) Sovyet yayınları karışırdı. Mesela t...