CHP ile ilk
tanışmam 1970’lerin başına rastlar. Liseden mezun olduğum yılın güzünde, (o
yılların büyük mağazası) Ofisbank’da çalışmaya başlamıştım.
Bir gün
mağazaya orta boylu, kilolu, iyi giyimli bir adam girdi. Önce mağaza sahibi ile
tokalaştı, sonra teker teker mağaza çalışanları ile tokalaştı. Adam teşekkür
mahiyetinde birkaç söz söylüyor, çalışanlar da hayırlı olsun diyordu.
Sıra bana gelince,
güler yüzle elimi sıktı, ben de “hayırlı olsun” dedim. O da teşekkür edip
gitti. Kim diye sorduğumda CHP’nin yeni seçilen milletvekili dediler.
Adamın güler
yüzlülüğü, candan tavırları bende etki yaratmıştı. Zaman zaman büyüklerimden çok
da iç açıcı olmayan CHP hikâyeleri dinlerdim. Açıkçası bu durum beni biraz
şaşırtmıştı.
Ayrıca,
Bir
milletvekilinin gelip elimi sıkması, teşekkür etmesi ve hal-hatır sorması beni
ziyadesi ile memnun etmişti. Akşam eve gittiğimde anneme sevinçle hadiseyi
anlattığımda rahmetli bu durumu biraz gülümseme biraz da hayretle karşıladı.
Belli ki, sağ
kesimin CHP ile alakalı çizilmiş bir çerçevesi vardı.
1984 yılında
Ünye Belediye meclisine ANAP’tan üye seçildim. SODEP’li arkadaşlarım sayesinde
encümen üyeliğine seçildiğimde, partili olmaktan öte siyasette kişisel
ilişkilerin daha önemli olduğunu anladım.
70’li fakülte
yıllarımda sola karşı oluşan tavrımı sorgulamaya başladım. Biraz da günlük
siyasete olan ilgim arttı, bu konuda elverdiğince araştırmalar yaptım.
Bu ülkenin
her fikirden partilere ihtiyacı vardı. Ama ondan öte köklü, kurumsallaşmış, zaman
içinde doğan sorunlara “ülke menfaatlerine” uygun çözümler üreten, toplumcu
partilere ihtiyaç vardı. Yerince oy alamayabilir, iktidar da olamayabilir ama günlük
avam siyasete fazla bulaşmayan, gerek duyulduğunda güvenilebilecek partiler
olmalıydı bunlar. Bunlardan biri de CHP idi.
Zaman
geçtikçe, 80’li ve 90’lı yılların karmaşası içerisinde ( konumuz CHP olduğu
için) CHP beni hayal kırıklığına uğrattı.
CHP benim
gözümde artık ketum, belli sloganları geveleyen, seçkinci, halkın değerlerine
saygısı olmayan ve giderek “ilericilik” sloganını bolca kullanmasına rağmen çağının
gerisinde kalmaya başlayan bir parti haline geldi. CHP’nin, yerel ve ülkemiz sorunlarına
(mesela tarımda) bilimsel çözümler üretmesi gerekirken “beylik sloganlarla” işi
götürmeye çalıştığını gördük. Yine de CHP’den ümidimi kesmemiştim.
Cumhuriyetimizin kurucu partisi idi ve bunun idrakinde olmalıydı. Sloganlara
sığınmamalı, dünyanın geldiği noktayı iyi analiz edip, fikirler üretmeliydi.
Kurumsal olmalıydı ve ona göre (kendine yakışan) teşkilatlanmasını devamlı
yenilemeliydi. Hatta diğer partilere örnek olmalıydı.
90’lı
yılların sonu idi. ANAP ilçe teşkilatına ilk defa bilgisayar aldık. Ünye’de
bilgisayar alan ilk teşkilattık. Simgesel de olsa çağı takip etmenin sevincini
yaşıyorduk.
Merak bu ya,
bir gün CHP teşkilatı nasıl diye bakmaya gittim. Derli toplu, çağın gereklerine
göre düzenlenmiş bir teşkilat göreceğimi umuyordum.
Hayal
kırıklığına uğradım. Köy kahvesini andıran, pislik içerinde üç beş masa, yaz
başı olmasına rağmen ortalık yerde hâlâ külleri temizlenmemiş ufak bir kömür
sobası ve küçük bir başkanlık odası.
Bu hali
görünce mesleğimden olsa gerek bir kat daha fazla hayal kırıklığına uğradım.
CHP’li arkadaşlara “bu ne hal, aslan yatağından belli olur” demiştim.
Ünye özelinde
yıllarca aynı oyları aldıkları halde, yirmi küsur yıldır yönetiminde iyileştirme
yapamayan, aşağı yukarı aynı yöneticilerle, aynı ağa babalarla yollarına devam
eden bir teşkilat.
AKP
iktidarından sonra, nüfusu artan Ünye, değişen sosyal yapıya rağmen hala eski
tas eski hamam yoluna devam etmeye çalışan bir CHP.
Gördüğümüz kadarıyla,
güçlü olduğu mahallelerde dahi eriyen, iyice paspas olmuş emekliden medet uman,
“fakir-fukara edebiyatından” öteye geçemeyen bir CHP.
Sözün özü; “elinde,
avucunda” bir tek emekli ile “Yalıkahvesi” kalan bir CHP.
Geçen
belediye başkanlığı seçimlerinde parayla afiş astıran, gençliği kalmamış bir
CHP.
Not; 28 Eylül’de
yapılacak ilçe yönetim seçiminde aynı yöneticilerin seçileceğine adım gibi
eminim. Desem utandırırlar mı beni acaba?
Ve bir nasihat;
Fakir-fukara edebiyatı, sloganlar, “kendilerine iş arayan seçkinci ağababalarla”
bu işler artık yürümüyor canlar!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder