13 Mart 2009 Cuma

2009 SEÇİM TEFRİKALARI(1)


Bugünlerde moralim çok bozuk. Bütün hayallerim yıkıldı, hesaplarım altüst oldu.Birde üstüne üstlük kepaze oldum.Yedi düvele ilan etmiştim,dost, düşman duymayan kalmamıştı.
(Allah uzun ömürler versin)Anacığım teselli etmeye çalıyor ama yetiremiyor. “Oğlum bir dahaki sefere inşallah” diyor, ama nafile, onun söylediklerini kulaklarım duymuyor bile. Sabaha kadar gözüme uyku girmiyor,dön sağa dön sola, yatakta sabahı zor ediyorum.
Ne yapayım her şey nasip, kısmet meselesi.
Muhtarlık adaylığından vazgeçmek zorunda kaldım dostlarım, beni altüst eden derdim işte bu. Önce ilan ettik, dost düşman herkese duyurduk, sonra vazgeçtik. Bundan büyük bozgun daha ne olabilir ki benim için.
Malum, bundan bir ay evvel grupta Bayramca mahallesinde muhtar adayı olduğumu açıklamıştım. Bugüne kadar bu konuda bir çalışma yapamadım. Çiftlikteki bakıcının ayrılması ile işlerin bana kalması beni ziyadesi ile meşgul etti. Nihayet geçen hafta, yeni bakıcının gelmesiyle çok şükür bu eziyetten kurtuldum.
Hafta sonuna doğru artık bende seçim çalışmalarına başlayayım dedim.
Ben aslında öyle sıkı ve pahalı bir çalışma yapmayacaktım. Öyle ya boyumuz bosumuz yerinde,mürekkepse yalamışız,çene maşallah,işgüzarlık o biçim,Bayramca mahallesinde çiftliğim var oralı sayılırım.Benden iyi muhtar mı bulacaklar,bana yalvarmaları lazım, ne olur gel bizi kurtar demeleri lazım. Seçime bile girmeden bana gelip muhtarlık mührünü vermeleri lazım ya neyse.Ben mütevazi bir insanım işi oralara kadar düşürmedim.Vatandaş beş yılda bir de olsa insan yerine konduğunu anlasın dedim.
Hatta Bayramca’nın ileri gelenleri karşına rakip çıkarmak bile abes, partiler üstü olmalısın dediler, ama ben ”yok her şey kuralına göre olmalı, hem yalandan da olsa bir peşrevimiz olsun ki seçim kazandığımızı bilelim” dedim.
Belediye başkan adaylarımıza özendim, külliyatlı masraflara girip “apartuman” boyu bir afiş hazırlatıp tabakhane deresinin tam orta yerine astırmayı bile düşündüm. Hem torunlarıma seçim hatıram kalırdı. Dedemiz ne heybetli muhtarmış derlerdi.
Afişimin bile projesini tasarlamıştım kafamda, şu şekilde olacaktı;
Sekiz köşeli kasketimi geçirmişim başıma, gözlerimde siyah güneş gözlüklerim ,yeleğimin altında yakasız beyaz gömlek, kıçımda külot pantolon , ayağımda körüklü çizmelerimle şaha kalkmış küheylanımın üzerindeyim.Bir elimle yuları tutuyorum,diğer elimde ( T ) cetveli.Arka fonda Bayramca’nın tepeleri.Altında şunlar yazacaktı”Haydi!... Bayramca’nın mimarıyla Bayramca’nın imarına, ileri….”
Bu duygularla geçen haftanın sonlarına doğru “ya bismillah” deyip düştüm Bayramca’nın yollarına.
Köprüyü geçip Bayramca topraklarındaki ilk kahveye girdim. Malum herkes beni tanıyor,hoş beş faslından sonra konuya girmiştim ki içlerinden biri,
- Yakup bey sizin çiftlikte kaç tavuğunuz var
- Hayırdır, benim tavuklarla ne işin var?
- Bayramca’da seçmen sayısı beş bin de onun için sordum
- Tavukla seçmenin ne alakası var?
- Yetmezse dışarıdan mı satın alacaksın?
- Aymaya başladım, anlaşılan tavuklarıma göz dikmişlerdi ”ne yani seçmene tavuk mu dağıtacağız”,
- Sende tavuk var, seçmende oy. Senin oya, seçmeninde tavuğa ihtiyacı var. Olan olmayana vermeli diyoruz hani,
- Haydi ya çok değil mi? İki poşet tavuk gübresi versek yetmez mi?
- Beyim dalga mı geçiyorsun, pirinç makarna gırla gidiyor, bir de üstüne üstlük torba- torba kömür dağıtıyorlar, yanındaki fındık kabuğu da hediyesi.
- Deme ya, ne olacak şimdi?
- Sen bilirsin abi, biz buradayız karar senin.
İşte böyle a dostlar, çise yemiş sümsük kedi gibi döndüm geldim. Varım yoğum olan tavuklarımı da elimden alacaklardı. Benim hayaller gelecek seçimlere kaldı.
Afişim ne de güzel olacaktı;
Elimde (T) cetveli,başımdaki sekiz köşeli kasketimle şaha kaldırmışım küheylanımı ”Haydi!...Bayramcanın mimarıyla Bayramcanın imarına , ileri….”

Hiç yorum yok:

  Kalemi kırmışlar bir kere...  Temyiz etmenin ne kârı var.  Hükmünü  erteleme kadı...  Ruhuma zulmün ne kârı  var.