24 Mart 2009 Salı







Bu internet denilen meret ruh halimizi altüst etti.Giriyorsunuz internete sanal kapıları açıyorsunuz .Karşınızda kocaman bir dünya.Enva-i çeşit bir sürü seçenekler.Ne istersen oluyorsun. Tövbe haşa meşrebiniz uygunsa ve teknoloji kabiliyetiniz varsa yaradan bile olursunuz.Yine tövbe haşa varın gerisini siz düşünün.
Ne var bunda diyeceksiniz kabiliyetiniz gelişiyor. (Bu kelimeyi kullanmaktan hoşlanmasam da) Yaratıcılığınız artıyor.
Fakat asıl tehlike işte burada başlıyor.Kişi çok olmak isteyip de olamadığı ,elde etmek isteyipte elde edemediği şeyleri bir anda elde ediveriyor.
Mesela bir anda çok ünlü bir futbolcu olabilirsiniz.Ondan da öte takım patronu da olabilirsiniz..Düşünsenize bir kere; Galatasaray’ın başına geçiyorsunuz bastırıyorsunuz paraları dünyanın en ünlü topcularını transfer ediyorsunuz.Sonra Şükrü Saraçoğlu’nda Fenere 10 çekiyorsunuz.Bundan büyük zevk mi olur.
Yada hayatınızda artist gibi bir sarışın hatunu peşinizden koşturamamışsınız.Bırakın koşturmayı iki kelam edememişsiniz.İnternette gereken ortamı hazırlayıp bir de koydun mu(Fransızca yazılışını bilmem) Alen Dolen halt etmiş bir fotoğrafı, olta tamam, sadece biraz beklemek kalıyor.Gelsin sarışınlar.
Ben internette tanışıp sonra aşık olup bilahare söğüşlenenlerden bahsetmeyeceğim.Onlar vaka-i adiyeden oldu artık.Ben gece yarısı internetler de dolaşıp sonra şevk ve heyecanla yatağa gidip hayal kırıklığına uğrayanlarla uğratanlara dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu iş hayal kırıklığı ile kalsa kolay.Başımıza idealist kesilip neden böyle değilsin diye eşine hesap sorma cüretini gösterip, haklılığını iddia edenlere ne demeli?Aşmışsın ellini yengemizde elbet hadi diyelim kırk dokuz ne yapacaksın şimdi.Zaten mübarek yirmisinde de
(Yeni yetmeler siz tanımazsınız) Filiz Akın’a benzemiyordu ki götürüp cerrahlara bir ton para yedirip sağını solunu düzettiresin.Bir polonya tv kanalında gördüm kadıncağızı yatırıyorlar masaya , başında dört beş cerrah ha bire kesip,biçip dikiyorlar.Hatunun neresi ellerine geçerse.Biri burnunda biri boynunda diğeri göğüs hanesinde kalanı belden aşağıda.Kimin eli nerede belli değil.Sonunda bir ucube çıkıyor ki ortaya tanı tanıyabilirsen.
Kaldı ki cerahlara para yedirsen bile işin garantisi yok.Bu otomobil değil ki sana parça garantisi versinler.Ne kadar dayanacağı meçhul.Servise ve kullanmaya bağlı.
Yani düzeltme işi bir yere kadar, gerisi sakat,sonrası malum.Biz erkekler daha beteriz Çünkü hatunların bir nebze düzeltilme imkanları kullanım garantisi olmasa bile var. Düşünün bir kere önünüz de daha yirmi otuz yıllık bir ömür var. Nasıl geçecek?Bu da soru mu diyeceksiniz şimdi.”Sovyetler yıkıldı mirası bize düştü”.Peki kendine aynada baktın mı? Ula bu parasıyla değil mi diyeceksiniz.Bak senin bahsettiğin şey parayla halledilemiyor. Ne yazık ki cerrahi müdahaleyle de olmuyor.İlaç tedavisi de her zaman geçer akçe değil.Adamı tez elden teneşire götürür.
Yani sözün özü kendi dünyanızın her yönüyle fukaralaşmış kral Faruklarını oynuyorsunuz.
Eski devirlerin de böyle sihirli kutuları yokmuydu diyeceksiniz.Sihirli kutuları yoktu ama kitapları vardı.Oda bizim gibi gocamanlara göre değildi.Daha çok gençlerle ilgili idi. Masumane ve romantikti.
Bir keresinde bir arkadaşımın elinde kitap gördüm.Benden gizlemeye çalışıyordu.Bu ne lan dedim kitabı elinden kaptım.Kitabın adı”En güzel aşk mektupları”
İşimiz hep kendimizi kandırmaca.Ensrümanlar değişiyor ama insan aynı insan.Hiç değişmiyor.

Hiç yorum yok:

  Kalemi kırmışlar bir kere...  Temyiz etmenin ne kârı var.  Hükmünü  erteleme kadı...  Ruhuma zulmün ne kârı  var.