Bu Blogda Ara

10 Ekim 2025 Cuma

ŞEHRİN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAK (I)

 


Şehircilik dersi hocamız rahmetli (İTÜ şehircilik kürsüsü başk.) prof. Kemal Ahmet Aru  “Şehir yaşayan bir organizmadır” derdi. Bir keresinde de “şehirler yüz yılda kurulur, yüz yılda yıkılır” demişti.

Özellikle kadim şehirlerin birtakım değerleri, kutsalları vardır. Nedeni bilinmez ama kutsanmıştır, el sürülmez, tartışılmaz, değiştirilmesine, başka amaçlar için kullanılmasına kolay izin verilmez.

Ünye’de kadim bir şehirdir. Tarihi milattan önceye kadar dayanır. Onun da kutsalları vardır. Mesela Feneraltı, Fokfok. Kadılaryokuşu... Yunus Emre Parkı ve “Şeyh Yunus” ile günümüzün konusu Yalıkahvesi gibi…

1986 yılında belediye meclisine Ordu Valiliğinin bir yazısı geldi. Feneraltın'a Valilik dinlenme tesisi yapılması için imar tadilatı yapılması isteniyordu.

Kaymakam bile meclisi baskı altına almak için toplantıya meclis üyelerinden önce gelmişti.

Konuya geçildi, önerge okundu. Mecliste çıt yok. Karşımızda kaymakam bey var. Uzunca bir sessizlikten sonra, rahmetli meclis üyesi (SODEP’li idi ve yanımda oturuyordu) Sabri Yazıcı “her yeri işgal ettiler, etmedik bir orası kalmıştı” diye kendi kendine söylendi.

Onun bu serzenişi beni cesaretlendirdi, söz aldım. “Burası Ünye gençliği için kutsaldır. Her Ünyeli genç Fener altında yüzmeden, Fokfok’a dalmadan kendini Ünyeli saymaz.” …Ve bu mealde birkaç cümle daha sarf ettim. Bunu fırsat bilen Başkan Cerrahoğlu oylamaya geçti. Firesiz önerge ret edildi. Kaymakam hırsla yerinden kalktı ve ( onlar kimse?) “bu dördünün adını bana bildirin dedi” ve gitti.

Nitekim meclis üyeliğimizin son aylarında bir önerge verdiler. Çamlıktaki Radar lokalinin denize kadar olan kısmının askeri bölge ilan edilmesi ile ilgili idi. Gerekçeleri lokalin emniyetinin sağlanması idi. Niyet ayan beyan ortadaydı, “lokal ile denizin bağlantısını sağlamak.” Onu da ret ettik. Dedik ki “bizim askerimiz lokalinin emniyetini bu şekilde de sağlar.”

Konumuz ile alakası yok ama hoş bir anım olduğu için anlatmadan geçmeyeyim.

Yıllar sonra gözlük dükkânı olan rahmetli Astsubay emeklisi Ahmet Alıcı ile sohbetimizde “sen Komünist değil-misin?”  Diye hayretle sorduğunda “hayırdır, o da nereden çıktı?” Demiştim. Meğer Başkan Cerrahoğlu “mecliste bir Komünist var, milleti o galeyana getirdi” demiş.

Neyse, konumuza dönelim;

Burada konu, şehrin değerlerinin ne olduğunu şehir yaşayanları olarak idrak edilip, korumaktır.

Mevzuu lokal olarak şu-bu bölge veya mevkii değildir. Anlamlarının nereden geldiği, ne olduğu da değildir. Bu el kadar bir ürün de olabilir, bir sakak da, bir ağaç da… Önemli olan (sebebi her ne olursa olsun) o şehrin kutsalı bilinmesidir.

Kutsalların şehir yaşayanlarını ortak bir paydada birleştirmek gibi önemli bir işlevinin olduğunu da unutmayalım. Bunlar aynı zamanda şehirlerin hafızalarıdır.

Şehirlerin hafızalarını koruyup, kollayacak olan öncelikle şehir yaşayanları, sonrasında ( mülki idareciler, belediyeler gibi) kamusal görev yapanlardır.

Yani burada en önemli unsurun şehrin hafızasının olmasıdır. Şehrin hafızası bir yere not edilmez, yönetmeliklere de geçmez. Şehrin hafızası on yıllarca yaşayarak şehir yaşayanlarının genetiğine işlenir, not edilir.

Ama gelin görün ki; Ülkemizin sosyal ve siyasal yapısı buna pek elvermedi/ vermiyor.

1983 yılı idi galiba… O zaman iş başında askeri yönetim var. Belediye başkanlığına zamanın kaymakamı bakıyor. Cumhuriyet Meydanına şimdiki Atatürk heykeli konulacak. Nereye konulacağı ile ilgili bir karar verilemiyor, her kafadan bir ses çıkıyordu. Bir ara “Çınar ağacını keselim yerine heykeli dikelim” diye bir şaibe dolaşmaya başladı. Bunu sözde Askerlik Şubesi Başkanı teklif etmiş. Bunu değil düşünmek, rüyada bile görmek kâbus derecesinde idi. Belli ki münafığın birinin amacı bunu bir yerlerde dillendirip ortalığı karıştırmak. (Devam edecek)

 

 

Hiç yorum yok:

ŞEHRİN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAK (I)

  Şehircilik dersi hocamız rahmetli (İTÜ şehircilik kürsüsü başk.) prof. Kemal Ahmet Aru  “Şehir yaşayan bir organizmadır” derdi. Bir keresi...