Bu Blogda Ara

18 Kasım 2025 Salı

AZERBAYCAN’IN GELDİĞİ NOKTA ( ve almamız gereken dersler) (I)

 

Yaşamımda en çok üzüldüğüm anlardan birisi, Ebulfez Elçibey’le fırsatını bulduğum halde tanışamadığım… Daha doğrusu tanışmak istemeyişimdi. Üstelik çok komik nedenlerle.

Gerekçesi; 90’lı yılların başlarında Azerbaycan’a ilk gittiğimde randevu teklif edildiğinde, sosyal demokrat olduğunu zannettiğim içindi.

Gençlik işte, onun yerine (milliyetçi olduğu gerekçesi ile) İtibar Mammadov’la görüşmeyi tercih ettim. Ama onun “bizi Türkler iki kere sattı. Birincisi Atatürk, ikincisi Turgut Özal zamanında dediğinde hayal kırıklığına uğramıştım.

İkinci gidişimde ( 1992-93 yılları arasında savunma bakanı) Rahim Gaziyev’in, misafiri olduğum arkadaşıma, Cebrail’in korunması için Rus birliklerine para teklif edilmesi önerisi beni hayretlere düşürmüştü.

Demek ki, hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Yazılanların, anlatılanların, görünenlerin her zaman arka planında bir şeyler vardı.

Baba Haydar Aliyev başa geçtiğinde ülkenin petrolleri batı kaynaklı şirketlerin ortaklığı ile işletilmeye başlanmıştı. Ama yönetim eski KGB sekreteri Aliyev’in elindeydi. (ideolojik baktığınızda)Tuhaf değil mi?

1994 yılında Azerbaycan ile Türkiye, Azerbaycan ordusunun kurulumu konusunda anlaşma yaptılar. Ordunun kurulması ve geliştirilmesi Türkiye’ye teslim edilmişti.

2003 yılında gittiğimde kirli sakallı genç bir Azeri teğmenine “ne bu hal” diye sorduğumda Türk komutanlarının disiplininden şikâyet etmişti. Ama ne var ki,

caddelerde on yıl öncesinin Türk izleri azalmış yerine Rus izleri artmıştı. Ekonomide Batı, sosyal yaşamda Rus izleri, ordu da Türk komutası… Tuhaf bir durum değil mi? 2005 yılından sonra İsrail’in silah üretim yatırımları cabası…

Zaman zaman ufak çatışmalar olsa bile Ermenilerle uzun bir çatışmasızlık… Nihayet 2020 yılına gelindiğinde Azeri Ordusunun hamlesi ve kırk gün savaşları… Yılların sabırla hazırlanışı semeresini vermiş, Karabağ kurtarılmıştı. Bu arada, savaştan hemen önce Azerbaycan Genelkurmay başkanı Hüseyin Sadıkov, 27 Eylül 2020’de essiz sedasız görevden alındı. Görevden alınması ile ilgili tek bir resmi açıklama yoktu. Ordu web sayfasından sessiz sedasız fotoğrafı kaldırıvermiş. Dedikodular, Rus yanlısı olduğu gerekçesiyle alındığı üzerine.

Akabinde Ermenistan’la barış, ABD’nin devreye girmesi, Zengezur Koridoru, Ermenistan’ın Paşinyan yönetiminde Rusları tasfiye çabaları, Ermenistan içinde iç mücadeleler vs.

Konumuz Azerbaycan,

Bugüne kadar Azerilerin hissettiği ve bildiği ama dünya kamuoyunda bilinmeyen bir durum vardı. Ülke yönetiminde ve kaynakların kullanımında baş aktör Ramiz Mehdiyev’in tutuklanarak ev hapsi verilmesi.

Ramiz Mehdiyev yaklaşık yirmi yıl Azerbaycan’ın iki numaralı adamı olmuş. Bütün işler ondan sorulmuş. Ekonomi, kamu kaynaklarını yönlendirme/yönetme, kamu makamlarına atamalar, haddini aşan gayrimeşru servet edinimi vs. Adamda ne ararsan var. Aslında Azerbaycan’da bunu bilmeyen yoktu. Daha 2013’de gittiğimde, falanca kasabalar ona ait deniliyordu.

Ev hapsi gerekçesi şu; Azerbaycan’da demokratik olmayan yönetimin Rusya desteği ile alaşağı edilmesi için Kremlin’e mektup gönderilmesi. Demek ki seksen yedi yaşına gelmiş bir adamın böyle işlere kalkışması “akıl ziyanı” olduğu ile ancak izah edilebilir.

Bu arada, akabinde birçok kamu görevlisi “suiistimal ve yolsuzluk” suçlaması ile görevden alınmış.

Bana bütün bunların, evvelden beri bilindiği ama gününün beklendiği izlenimi veriyor.

Sorum şu; Neden şimdi?

Devletler kurulduğunda ( hele Azerbaycan gibi devletler) geçmişin bazı yüklerinden hemen kurtulamıyor. Mayıs 1920’den Ekim 1991’e kadar Sovyet hegemonyasında olan bir devletin, bağımsızlığını kazandıktan sonra, tüm işbirlikçi kadrolardan bir anda kurtulması mümkün değil. (devamı gelecek yazımda)



Hiç yorum yok:

AZERBAYCAN’IN GELDİĞİ NOKTA ( ve almamız gereken dersler) (I)

  Yaşamımda en çok üzüldüğüm anlardan birisi, Ebulfez Elçibey’le fırsatını bulduğum halde tanışamadığım… Daha doğrusu tanışmak istemeyişimdi...