Bu Blogda Ara

30 Temmuz 2024 Salı

Fransız Devrimi’nin şarkılarından “Ah Ça Ira”yı ( İyi olacak iyi, aristokratları astığımızda)


 

Tarihin dönüm noktaları vardır. Teknolojik gelişmeler ekonomiyi etkiler. Ekonominin yön değiştirmesi de toplumsal gelişmelere yol açar. Toplumsal gelişmelerde mevcut gelenekleri ve sistemleri zorlar, değiştirir.

Tarih boyunca,

İnsanoğlunun avcılık/toplayıcılıktan tarıma geçmesi, madenleri işleme kabiliyetleri, ticaretin gelişmesi… Barutun icadı, ateşli silahlarda kullanımı, matbaanın icadı vs.

Bunlar tarihi süreç içerisinde önemine göre geçiş süreçlerinin hızını ve etkisini belirlemiştir.

1700’’li yıllara gelindiğinde Amerika’nın keşfi ile zenginliğin artması, matbaanın keşfi, Rönesans, bilimin gelişmesi ve akabinde sanayinin gelişmesi siyasal ve toplumsal değişmelere kapı aralamıştır.

Bunun en önemli ayaklarından bir tanesi 1789 Fransız devrimidir.

Görünürde özgürlük hareketi olarak başlayan ama asıl sebebinin; ekonomik ve sanayi gelişmesi ile oluşan sanayici ve buna bağlı gelişen tüccar sınıfının siyaset üzerindeki talepleridir.

O zamana kadar ekonomik egemenlik toprak ağalarının yani aristokratların elinde olan ekonomi sanayicilerin ve tüccarların lehine yön değiştirmiştir. Özellikle sanayicinin ihtiyacı olan işçi köylerde aristokratların hizmetinde olan köylüler, sanayicilerin taleplerini karşılamak için şehirlere göç etmeye başlamışlardır.

Haliyle aristokratların hâkimiyetinde olan siyasi egemenliğe (şehirli) sanayi ve tüccar sınıfı ortak olmak istemiş, kavgada buradan çıkmıştır. 24 saat aristokratların emrinde olan işçi sınıfı şehirli ve mesai saatleri dışında özgürlüğün bilincine varmış/daha doğrusu bilincine varmak istemiştir.

Kısaca teknolojinin makineleşme ve otomasyonu siyasal değişikliklere yol açmış, imparatorlukların yıkılması, küçük krallıkların sistemlerinin yeniden düzenlenmesi, toplumu disipline etmek için ideolojilerin ve millet kavramlarının geliştirilmesi eski gelenek ve toplumsal yaşamın yeniden şekillenmesine yol açmıştır.

Öte yandan,

Bilimin sağlık dâhil hayatın her alanında gelişmesi insan sağlığını etkilemiş, yaşam standardını yükseltmiştir. İnsan ölümleri azalmış, ömrü uzamıştır. Bu da Dünya nüfusunun hızla artmasına neden olmuştur. Sanayinin ilk gelişim yıllarında insan gücü çok önemli idi ve bu yüzden yoğun insan gücüne ihtiyaç vardı. Haliyle ( hizmet sektörü, tarım gibi) hayatın bütün alanlarında insan emek ilişkisi ön planda oldu. Ayrıca 20’inci yüzyılda iki dünya savaşı yaşayan devletler hızla nüfus artırımını teşvik etmiş bu alanda çeşitli tedbirler almıştır. Nüfus artışına 1990’na kadar iki kutuplu dünyanın her an savaşılacakmış gibi ordularını diri tutmanın etkisi de büyük olmuştur.

20’inci yüzyılı özetlersek;

İnsan yaşamının hızla iyileştiği, ömrünün uzadığı, daha henüz dijital kullanamayan ve hayatın her alanında henüz sanayi çağını aşamamış, dolayısıyla insan kaynağına ihtiyaç duyan devletler nüfus artışını teşvik etmişlerdir.

20’inci yüzyılın sonlarında dijital çağa geçen dünya-ki Sovyetler Birliğinin yıkılma nedenlerin en büyüğü- her türlü üretim ve hizmette ( özellikle kalifiyesiz) insana olan ihtiyacı giderek azalmaya başlamıştır. Bütün maharet teknolojiyi kullanmaktan geçmektedir. Bugün doktorlar dahi teknoloji olmadan mesleğini yapamamaktadır. Tarımsal üretim bile “köylülük” bir tarafa, çiftçi kavramını tasfiye etmiş, sanayi haline gelmiştir. Binlerce çiftçinin uzun zaman diliminde ürettiklerini bir tarımsal sanayi tesisi tek başına daha verimli üretmektedir. Geçen gün bir gazetede okumuştum; Bilim insanları bitki büyüme hızını ve verimliliğini ortalama % 48 artıran toprak formülasyonu geliştirmişler.

Bu insana olan ihtiyacı azaltmış, onun yerine insandan daha iyi ve kısa zaman diliminde yapan teknoloji devreye girmiştir.

İnsanoğlu-daha doğrusu gelişmiş devletler- dijital çağı da geçmiş Yapay Zekâ (YZ) kullanma durumuna gelmişlerdir. Ordular bile savaşı artık oturdukları yerden yapmaya başlamışladır. Konvansiyonel silahlar yerini akıllı imha silahlarına bırakmıştır.

Yapay Zekâ neleri getiriyor;

1-   İnsan zekâsından daha iyi ve hızlı çözüm üretiyor.

2-   İnsana olan ihtiyaç süratle azalıyor.

3-   Toplumsal hiyerarşi değişime uğruyor. İnsanlar birey haline geliyor.

4-   Birey haline gelen insan için aile gibi akrabalık gibi manevi bağlar giderek zayıflıyor.

5-   İleride(zaman dilimi henüz net değil) insanlar için ideoloji,inanç sadece içi boş kimlikler haline gelecek. Değerler uğruna savaşlar azalacak.

6-   En önemlisi A) İnsan birey haline geldiği ve bütün değer yargıların yüzeyselleştiği için içi boş kavramlar haline gelecek. Bütün amaçlar “dünyevi” olacak. B) İnsan bu dünyaya gelmenin “hazzını” olabildiğince yaşamak isteyecek. Yani insan aile kavramına itibar etmeyecek. Dolayısıyla nüfus artmayacak. Üstelik azaltma yoluna gidilecek.

7-   İnsana üretim aracı olarak bakılacağı için kalifiyesiz insanlara fazlalık “asalak” gözüyle bakılacak. Çağın gereği ihtiyaca uygun insanların gelişimine önem verilecek.

8-   Büyük devletler yıkılacak yerlerine şehir devletleri kurulacak.

Bunlar ne zaman olacak?

Akşamdan sabaha olacak hali yok. Biz göremeyeceğiz şüphesiz. Ama gidişat o yönde.

TÜİK verilere göre Türkiye nüfusunun 2100 yılında 55 milyona ineceğini hesap etmiş. Devlette artırmanın yollarını arıyor. Bu gidişata göre istese bile artıramaz. Buna toplum kayıtsız kalır/şimdiden kalıyor da... Toplum istedi diyelim, Dünya ağaları izin vermez.

O zamanlar “bakkallardan” alınır gibi dağıtılan diplomalar işe yaramayacak. Galiba, biz yine üç kuruşa talim eden diplomalı bireyler olacağız. Zira gidişat o yönde…

 

Hiç yorum yok:

BİR HAYALİM VAR !..(son)

                          Geçen gün Tolstoy’un okumakta gecikmiş olduğum romanını okudum. Savaş ve Barış romanını… 1800’lü yılların başında ...