Bu Blogda Ara

31 Mayıs 2025 Cumartesi

ATATÜRK VE POP MÜZİĞİ!..

 

İdeolojilerin ortak özelliği, ideolojiyi savunan kitlelerin liderliğini yapanların kutsanmasıdır. Bu liderler insanüstüdür. Her şeyin en doğrusunu onlar bilirler.

Zamanla dünyayı terk ettiklerinde davasını güdenler davalarını onun adıyla sürdürürler. Onun adına menkıbeler yazarlar, değişler uydururlar. İdeoloji devlet yönetiminin ana fikri haline getirilmişse, sonuçta iyice gemi azıya alır, çığırından çıkar, ifrata kaçar. Her yapılan iş (kurtarıcıya) bağlanır, onun adına o emrettiği için yapılır.

Sonunda iş öyle bir hale gelir ki; rehber alınan ideolojinin içi boşalır, sadece kabuktan ibaret boş bir kutu haline gelir. Devleti yönetenler işine geldikleri gibi kutuyu doldururlar. Bunun üzerinden toplumu hizada tutmaya çalışırlar.

Bu her ideolojik devletlerde olduğu gibi bizde de (iktidara göre) az-çok önem verilmiş bu güne kadar sürdürülmüştür. Nitekim 1934 yılından beri okullarımızın bazı sınıflarında “Atatürk ilkeleri ve İnkılâp Tarihi” adıyla dersler vardır. 1981 yılında Kenan Evren  tüm yüksek okulların bütün sınıflarında bu dersi zorunlu kılmıştı. Çok iyi hatırlıyorum, gerekçesi de gençlerin Atatürk’ü iyi öğrenemediklerinden dolayı çeşitli ideolojilere yöneldikleriydi. Yani demek istiyordu ki “illa bir ideolojiye inanacaksanız buna inanın.”

Hâlbuki gençler yüksek okula gelinceye kadar zaten fikri gelişimini tamamlamak üzereydi. Nitekim sivil hükümet 1990 yılında tekrar bir yıla indirmiştir.

Yukarıda da değindiğim gibi bütün ideolojik devletler ideolojilerini dikte ettirmek için bu yola başvurmuştur. Mesela Sovyetler Birliğinde okullarda “dinsizlik ve sosyalizm” üzerine dersler vardı. Sosyalizmin akıbeti malum belli… Dinsizliğin akıbeti de Sovyetler Birliğinden sonra pıtırak gibi ortaya çıkan dini kurumlardan anlıyoruz.

Benim asıl üzerinde durduğum liderin kendinden sonra kutsallaştırılıp (idol, ermiş, rehber) her ne dersek diyelim onu sözde rehber alıp kullananlar tarafından menfaatlerinin gerçekleştirmek için meta haline getirmeleridir. Zaten ideolojilerin kendileri de öyledir. Uğruna ön saflarda mücadele ettiği ideolojisinin ne anlama geldiğini idrak edemeyecek kadar konunun cahili olanlara rastlamak sıradan hale gelir. Bir nevi aidiyet duygusu oluşturur.

1990’larda Azerbaycan’dan dönüşümde bana “sen onlarla nasıl anlaşıyorsun? Azerice Biliyor-musun?” diyen üniversite bitirmiş, bu uğurda hapis yatmış Ülkücüleri bilirim.

Neyse esas konumuza dönelim,

Bu konuyu uzun, uzun anlatmadan, biri geçmiş tarih, biri de daha 15 gün önce şahit olduğum iki örnekle bitireyim.

Birincisi bundan 15- 16 yıl kadar evvel 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Bayramına bir hafta kala Ünye lisesi önünden arabamla geçerken lisenin bahçesinden gelen bir müziğin dikkatimi çekmesi oldu. Merakla lise duvarına yanaştığımda bahçede öğrencilerin yabancı pop müziği eşliğinde bayrama hazırlandıklarını gördüm. Son ki… Üç diyen başlarındaki öğretmenle beraber müziğin ritmiyle idman yapıyorlardı. Yabancı müzik eşliğinde ve başlarında hocalarıyla idman yapan talebeler. Üzüldüm.

Büroma geldim, mülkiye amirini aradım, durumu anlattım. Bir Türk vatandaşı olarak milli bayramımızda milli olamamak beni üzdü. Benden söylemesi karar sizin dedim. Lisenin yanından ikinci geçişimde müziğin değiştiğini bir Türk pop müziği çaldığını gördüm.

İkincisi, bu yıl yine Ünye’de 19 Mayıs Bayramında gençler sahilde eğlence tertiplemişler. Hakları,   gün onların günü… Büroma yakınlar, seslerini duyuyor  ve kendilerini  seyrediyorum. Elinde mikrofon olan delikanlı Atatürk’ü övücü (hatta ifrata kaçan) birçok cümleden sonra “şimdi sıra müzikte arkadaşlar” dedi. Bir gürültü koptu. Parça dünyada kalçalarıyla nam salmış bir hatunun şarkısı.

Tekrar edeyim… Gün 19 Mayıs ve milli bayram kutlaması.

Benim meramımı anlatma kabiliyetim bu kadar. Gerisi size kalmış!

Hiç yorum yok:

CHP ve ÖTESİ

  Geçen gün Karar’da İbrahim Kahveci’nin bir yazısında, anket ortalamalarında oy yüzdesi olarak CHP’nin %33-34 AKP’nin ise %29-30 bandında o...