Geçen
gün Osmanlı Devleti’nin kuruluş yılları ile alakalı bir video izledim.
Söyleşiyi yapan Şikago Üniversitesinde tarihçi Türk öğretim görevlisi.
Amerikalıların,
tarihte çok anlaşılamaz şekilde gelişen olaylarla alakalı bir terimleri var.
“Siyah Kuğu” hadiseleri. Kuğunun neden siyah olduğunu anlamaya ve araştırmaya
çalışırlar.
Malum,
kuğular beyaz olur. Konunun anlaşılamaz olduğunu ifade için de buna “Siyah
Kuğu” diyorlar. Osmanlı devletinin kuruluşu da bunlardan biri.
Uç
beyliği iken büyüyüp imparatorluk olan ve altı yüz yıl yaşayan bir
imparatorluk… Osmanlının neden normal dışı geliştiğini ve büyüdüğünü
araştırırlar. Elbette nedenleri var. Sonuç olarak şunu diyor tarihçi “her şeyin
nedeni bir önceki fark edilemeyen olaylara ve zamanın konjonktürüne bağlı.”
Her
ne kadar resmi söylem bunu (inkâr ve göz ardı etse de) Türkiye Cumhuriyeti
Osmanlının mirasçısı ve devamı. Sahip olduğu miras bunu göz ardı etmemize mahal
vermiyor. Bunu göz ardı etsek de ret etsek de yakamızı bırakmıyor. Halkın
ruhunda yaşıyor. Günü, saati geldiğinde “buyur gereğini yap” deniliyor. Biz
demez isek de birileri bizi zorluyor.
Rusya
Sovyetlerin mirasçısı, bu iddia ve gerekçeyle gereğini yapmaya çalışıyor. Dünya
buna izin vermek istemiyor. Nedenlerine girmeyelim. Hem konumuz değil hem de
girersek başka yöne kayarız.
Orta
Asya’yı gözümüzün önüne getirelim. Kuzeydeki Rusya hem bir tehdit ve hem de
güney denizlerine inmek istiyor. Doğusundaki Çin de batıya açılmak istiyor.
Güneyde Hindistan. Amerika da Çin’i engellemeye çalışıyor. Avrupa Birliği de
aradan sıyrılmanın derdinde. Ayrıca Orta Asya’da kıymetli madenler var. Burada
da Türkiye ve Azerbaycan dahil altı Türk Cumhuriyeti var.
Amerikan’ın
buraları kontrol edebilmesi için de Türk Cumhuriyetlerine ihtiyacı var.
Batının
da Orta Asya’ya açılabilmesinin, Çin’e ulaşabilmesinin yegâne yolu Kafkaslar.
Azerbaycan 44 günlük savaş sonunda Karabağ ve işgal altındaki topraklarını
kurtardı. Ermenistan ordusu buna doğrudan müdahale etmedi. Karabağ Ermenilerine
Ruslar bile yardımda bulunamadı. Ermenistan’da resmi anlayış değişti. “Biz
sınırlarımız içerisinde huzur ve barış içerisinde yaşamak istiyoruz” diyorlar.
Azerbaycan’ı Nahçıvan’a bağlayacak Zengezur Koridorunu açma girişimleri sona
yaklaştı. Amaç Nahçıvan’a bağlanmaktan çok Nahçıvan ve Türkiye vasıtası ile Orta
Asya’ya Avrupa yolunun açılması.
Bu
bölgesel proje için Orta Asya devletlerinin bu proje etrafında
birleştirilmeleri gerekir. Ayrıca bu bölgenin korunması için de kolektif
askeri gücün oluşması lazım.
Kısaca,
önümüzde bölge devletlerini birlikte hareket etmelerini sağlayacak kuruluşlara
ihtiyaç var. Bunlar önce amaç birliği ve sırasıyla ekonomik, kültürel, askeri
birliktelikler. Rejimler öncelikli değil, önemli olan devlet yönetimlerinin bu
ana fikirler etrafında birleşmeleri.
Burada
asıl önemli olan, şartlar değiştiğinde yani dünya konjonktürü değiştiğinde
birliktelik fikrinin değişmemesi. Bunun için devletlerin ana politikalarının
(rejimler değişse dahi) devam etmesi.
Bu
aynı zamanda devlet yönetimleri ile onu vücuda getiren milletlerin de barışması
anlamına gelir. İnsanlar ve dolayısıyla toplumlar geçmişten aldıkları
genetiklerine işleyen duygularıyla yaşarlar. Devletlerin görevleri zamanı
geldiğinde bunu doğru biçimde yönetmek ve yönlendirmektir. Ayrıca bunun alt
yapısını önceden hazırlamaktır.
Bir
örnek verelim;
Almanya
Hitler gibi bir despotun yönetiminde Almanya’yı imparatorluk yapmak istedi.
Sonuç malum, milyonlarca insanın kanına girdi, Almanya’yı perişan etti. Ama
Almanya savaştan sonra ekonomik alanda kendini geliştirdi ve en önemlisi (onca
göçmen alımına rağmen) kültürünü kaybetmedi, zenginleşti, dünyanın dördüncü
büyük ekonomisi oldu. Şimdi Avrupa Birliği ondan soruluyor. Yani Hitlerin
yapamadığını barış içerisinde gerçekleştirdi.
Kısaca,
Seksen
öncesinde Turan uğruna binlerce fidanın toprağa serildiği, öbür tarafta
(ideolojileri uğruna) kendi benliklerini inkâr eden geleceğimizi emanet
edeceğimiz gençlerin de toprağa serildiği bir dünyadan, bugün birlikte, barış
içerisinde Turan Ordusunu kurma aşamasındayız.
Kim
olduğunu bilmek ve sabırla o günlere, doğru olana barış içerisinde azimle yol
almak… Esas amaç bu olmalı.