Bu Blogda Ara

18 Haziran 2024 Salı

NEREDE O ESKİ KURBAN BAYRAMLARI? !...


İnsanlar hep eskiye özlem duyarlar. Bu eskiden de böyleydi. Hele insan yaşlandıkça, yaşadıklarına

olan hasreti daha da artıyor.

Bu belki de yolun sonuna gelmenin telaşa-sı, hüznü… Ne derseniz deyiniz. Kim bilir hatıraların

mayalanması, tatlanmasıdır.

Ne var ki;

Çocukluk yıllarımda büyüklerden daha az duyardım hasretle iç geçirmeleri. Büyükler daha mı

kalenderdiler? Yaşadıklarını daha mı tefekkürle karşılarlardı? Ya da günlerini hissederek yaşarlardı.

Belki de hepsi bir arada…

Pazara çıktığımda keyfim, neşem yerinde ise pazarcıya takılmadan edemem.”Ulan domatesler bile

olgunlaştıklarının farkında değiller.”

Son kırk yıldır dünya öyle gemi azıya aldı ki, yaşadıklarımızı daha özümseyemeden, tadına

varamadan bir başka boyuta geçiyor.

Bayramlar da öyle olmaya başladı. “Zamane” bayramlarını henüz özümseyemeden, alışamadan bir

başka boyutuna geçiyoruz.

Şimdi size desem ki; Bayramda şunları yaşıyorduk… İnanabirmisiniz? Özellikle yeni nesil…

Her ailenin, her kişinin bayram alışkanlıkları vardı. Filancanın durumu iyi kurbanı tek keser hem de

okkalısından… Nam salacak ya... Falanca ise tosundan başkasını tanımaz. Ya da “arkadaş seksen

kiloluk keserim, ortakçılıkla uğraşamam gibi… Kimileri de kurban ahiretliği oluşturlar. Her kurban

bir araya gelirler, bir elebaşının önderliğinde her birinin bir vazifesi vardır. Bıçakları, satırları

tedarik eden, kasabı bulan, kesilecek yeri ayarlayanların hep vazifeleri bellidir. Kimisi

paylaştırmayı iyi yapar. Ama serzenişler yine de bitmez. “ Yahu yine kemikli kaldı bana.”

Eğer birinin hanımı titiz ise yandı gülüm keten helva… Takazası bir hafta bitmez.

Kimisini benim gibi kan tutar, bilmem kaç metreden çaktırmadan seyreder, kimisi neredeyse

kurbanın içine düşer. Bir günlük kurban hikâyesi bir haftayı aşkın anlatılır. “Yahu bu seneki kurban

yağlı çıktı, ete değil de sanki yağa para verdik. Ya da rahmetli kurbana övgü dolu nağmeler.

Bundan kırk yıl evvel beş ortak kurban kestik. Kurban ortaklığımız o yıl kuruldu. Sıra

paylaştırmaya geldi. Bu işe en yatkın sensin dediler. Bıçağı elime tutuşturdular. Ne kadar ısrar

ettiysem, çamura yattıysam fayda etmedi. Şuna yağlı geldi, berikine kemikli yok öbürüne sert

tarafı derken vazifemi bitirdim ama kan, ter içerisinde kaldım. Bir daha paylaştırma işini

yapmamaya çifte yemin ettim.

Bu işin erkeler ve kesim tarafı… Bir de hanımlar tarafı var. Üç beş gün önceden leğenler hazırlanır,

bıçaklar elden geçirilir. Sini bezleri yerinden çıkarılır, bir kat yıkanır. Çocukların

bayramlıklarını saymıyorum. Kurban bayramında öncelik kurbandır ama çocuklar da göz ardı

edilmez. Çam sakızı misali yeni bir şeyler alınır.

Erkekler kurban derdinde iken ciğere katılacak soğanlar doğranır hazır ve nazır bekletilir. Ciğer

öncelikle çarçabuk eve gelir, ocağa konur.

Sabah hiç bir şey yenmez, ev halkı kısmi oruçludur. Kurban işi bittikten sonra acıkmış ev halkı

biran evvel oruçlarını bozmak için ciğerin ocaktan inmesini beklerler. Çocuklar sabırsızlıkla

analarının etrafında fır dönerler. Ciğerci kedileri gibi ocağın etrafında bekleşirler.

Sabredemeyen çocuklar çaktırmadan ocakta fakır-dayan ciğere ekmek bandırmaya çalışırlar.

Bir tarih ekmeği bandırmaya çalışırken anama yakalanmıştım. Okkalı bir azar işitmiştim.

“Kurban öğleden sonra kesilse idi akşama kadar aç mı kalacaktık?”

Bu sefer azar yetmedi, terliği kafama yemiştim.” Yoldan çıkmışsın, itikadın yok mu senin?”

Kurbanın paylaştırılması her ailenin meşrebine göre değişirdi. Ama mutlaka paylaştırma şekli

önceden bilinirdi. Ona göre hareket edilirdi.

Kısaca, kurban alınışından dağıtımına kadar bir seremoni idi ve dolu-dolu yaşanırdı.

Şimdi, bugünler…

“Azizim kurbanın bir sürü eziyeti var. Hayvanı almadan kendine ortaklar bulacaksın, kurban

saatine kadar nerede besleyeceksin? Kestirmek için sıra alacaksın, kim bilir kaçıncı güne gelir.

Hadi kestirdin, evde parçalaması vs. bir sürü eziyeti var. Bunlarla uğraşacağıma marketlerden

veya diğer yerlerden alıyorum hisse bana parçalanmış, paketlenmiş hazır geliyor. Ya da parasını

gönderiyorum bir hayır kurumuna adıma hayır yapıyor. Hem böylesi daha ucuza geliyor.”

Arkadaş kurban bayramında sen ne yapıyorsun?

“ Sağ olsun, hükümet tatili dokuz güne çıkardı. Ben de alıyorum çoluk-çocuğu tatile çıkıyorum.”

Ya konu-komşu… Fakir-fukara… Eş-dost… Toplumu var eden kültürel yaşamı saymıyorum. Onları ne yapalım?

“Ya… Yılda bir defa tatilimiz var… Onu da mı heder edelim.”

Hiç yorum yok:

BİR HAYALİM VAR !..(son)

                          Geçen gün Tolstoy’un okumakta gecikmiş olduğum romanını okudum. Savaş ve Barış romanını… 1800’lü yılların başında ...