Rahmetli anacığım nereden bilecekti
kendini kurtarayım derken beni heder edeceğini,
Rahmetli ikide bir ısrar ederdi;
“Öbür oğullarımı dünyalık yetiştirdim.
Ama seni Yakup Hoca yapacağım. Ölümüze de dirimize de Kuran lazım.”
Benim mırın-kırın yaptığımı görünce
duygu sömürüsüne başlardı,
“Biz rahmete gidince arkamızdan kim
Kuran okuyacak?”
Bu korkular değil-midir ki insanları
prangalara vurup kul, köle ettiren?
Efendim,
Her insanın olduğu gibi benim de bazı
kutsallarım, olmazsa olmazlarım vardır.
Mesela,
Bazı mesleklere saygı ile yanaşırım.
Onları erişilmezlere oturtur, kutsar sonra da önünde secde ederim.
Hâlbuki bilmem lazım değil mi? “Her
şey insanla kaim.”
Biliyorum, bunlar abartılı duygular… Lakin maya böyle çalınmış bir kere…
Teneşir paklayacak.
Dedim ya,
Anacığım, rahmetli illa imam olmamı isterdi.
Bütün ideali, aklı fikri birilerinin eline üç-beş akçe sıkıştırmadan istediği anda,
istediği gibi şöyle “aşk ile” Kuran okutmaktı maksadı.
Ehh söyleyemese bile, biraz da öbür
tarafı garantiye almaktı gibi geliyor bana.
Ama nereden bilecekti,
Dinimizin olmazsa olmazı ve hatta temel
direği olan sosyal dayanışmanın güzel bir örneğini de böylelikle heder
edeceğini.
Değil-midir ki,
Dinimizin olmazsa olamaz emirlerinden
bir tanesinin de “olanın olmayana vermesi gerektiği” desturu.
Yani,
Para anamda, Kuran hocada olduğuna göre
herkesin birbirinden nasiplenmesi gerekirdi.
Her ne kadar rahmetlinin okuma-yazması
yoktu ama işini de iyi bilirdi. Beni hoca yapıp daha kaliteli ve bir o kadar da
bedavadan dua sahibi olacaktı.
Benim gibi mısır ekmeğinden başa bir
şey görmemiş,”gızma hamama” İstanbul diyarlarına okumaya gittiğinde girmiş
birisi için elbette hocalık bir şey ifade etmeyecekti.
“Aşk” ile okunan bir yasinden sonra
süklüm-püklüm beklenen birkaç bozukluk bana hayatı güllük, gülistanlık
yapabilir-miydi?
Her ne kadar konum olmasa… Sohbetime
çomak soksam da… Söylemeden edemeyeceğim. Rahmetli babam da benim paşa olmamı
isterdi. Ona da hayır demiş olmamın gerçi parayla pulla alakası yoktu. Ona
hayır değişimin nedeni ömr-ü billâh emir altında yaşamak istemeyişimdendi.
Bütün idealim“fikri hür, vicdanı hür” olmanın tadını çıkarmaktı. Nereden
bilecektim paşalığın “entrikacılıktan” nasiplenmek olduğunu.
Fakat bu fikirlerimin hiçbirisi bana
kar etmedi. Atalarımız boşuna dememişler “ulu sözü dinlemeyen ulur” diye.
Şimdi imam olsaydım devletimin makbulü
olurdum bu bir.
Devletimin makbulü olunca da caminin
içinden ziyade açık havada “milleti” imana getirirdim bu iki.
Kısaca dünyalık olurdum. Hem de ne
dünyalık…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder