Bu Blogda Ara

24 Ekim 2023 Salı

EL CHAPO ve FİLİSTİN

 

Joaguin Guzman – namı diğer El CHAPO – Meksikalı, dünyanın en büyük eroin kaçakçısı.

Çocukluğu fukaralıkla geçmiş, babadan şefkat görmemiş, bu işe haşhaş tarlalarında çalışarak başlamış. 1980’den son kez yakalanıp ve ABD’de ömür boyu hapse mahkûm edildiği 2016 yılına kadar işinin zirvesine çıkmış her tarafı kana bulanmış, acıma bilmez birisi.

NetFlix’de ilgimi çeken dizisini seyretmeye başlayana kadar sadece duymuşluğum vardı. Dizinin beni cezbeden tarafı adamın yaptıkları ya da kişiliğinden çok – büyük bir kısmı gerçek olaylardan esinlenerek yazılan senaryonun – Meksika Hükümeti ile olan ilişkileriydi.

Dolayısıyla,

Diziyi hep bir yerlerden bildik geliyormuşçasına, tebessümle izliyorum.

Burada uzun-uzun bu konuyu anlatacak değilim. Konum da bu değil zaten...

Bana ilginç gelen El CHAPO’nun kişiliğinin ana damarı...

Elbette zatın örnek alınacak bir tarafı yok. Adamda her melanet var. Dünya için zararlı da birisi.

Öyleyse yazıma konu olacak kadar ilgimi neden çekti bu zat?

Daha henüz çocuk yaşta ve haşhaş tarlalarında çalışırken babasına “senin gibi marabalık yapıp buralarda sürünmeyeceğim, bir gün Meksika’nın en büyüğü olacağım” diyor.

Hedefi belli, gideceği yol belli… Bütün planlarını bunun üzerine kuruyor. Bazen altta kalıyor, bazen de üste çıkıyor. Ama hedef tek ve kararlı adımlarla ilerliyor.

Sonunda başarıyor da…

Yine adamları ile bir toplantıda “ şimdi dünyanın en büyüğü olacağım” diyor.

…Ve bunu da başarıyor.

İki ileri bir geri, bazen altta kalıyor bazen üste çıkıyor ama hedef yine tek ve kararlı. Bu da yetmiyor, Meksika’yı ben idare edeceğim diyor. İşte o zaman güme gidiyor. Demek ki,haddini bileceksin.

Dizinin yazıma konu olan kısmı burası…

Kendine hedef koyuyor ve hiç sapmadan kararlılıkla ilerliyor.

Dedim ya,

Geri kalan aksiyon ve beni gülümseten, bir yerlerden tanıdık gelen olaylar.

Geçenlerde Taha Akyol’un Karar’daki yazısında okumuştum. Almanya’da roman ödülü kazanan Filistinli yazar Adanya Şibli’nin yüksek öğrenimini 1918 yılında Kudüs’de Yahudiler tarafından kurulan İbrani Üniversitesinde(Hebrew Üniversity) gördüğünü yazdı.

Yani İsrail devleti kurulmadan yaklaşık otuz yıl önce kurulmuş bu üniversite.

Sonrası malum,

Kuruluş aşaması ve savaşlar… Adım-adım genişleyen ve teknolojisiyle, ekonomisiyle, siyasal gücü ile ağırlığını artıran bir İsrail.

Hedef belli, gidilecek, izlenecek yol belli… Geri kalan emin adımlarla, sabırla yol almak. Farklı usuller ve politikalar uygulanabilir. İdeoloji temelli de olabilir. Ama hedef yine aynı…

Özellikle,

Devletlerin kuruluş aşamasında oluşturulan manifestolar ideolojik temelli ise; Gün gelip bu ideolojilerin hükmü bilimsel olarak ortadan katlığında devletin kuruluş amacı da sorgulanır hale gelir.

Hele de,

İdeolojilerin yanı sıra bir de idoller yaratılmışsa ve bu idoller “sebep” haline getirilmişse… Devletin temelinde bir sıkıntı var demektir.

Bu iki yönden tehlikelidir. Birincisi idoller üzerinden toplum baskı altında tutulur. Toplumun refahı ve gelişmişliği yerine devletin devamlılığı esas alınır. Bununla her yönü ile gelişmişlik sağlanamaz. Zaten gelişmişliğin sağlanması da istenmez. İstenir ki idare edilebilir, güdülebilir, muhtaç bir toplum olarak idoller üzerinden yönetilen ve böyle yaşatılmaya çalışılan bir devlet olsun.

İkincisi, her yönü ile- özellikle ekonomide- geri kalmış devletlerin içerisinde gayrı memnunlar çoğunlukta olacaktır. Huzurlu olamayan bir toplumda muhalefet hareketleri karşı idoller üzerinden olur.

Devletin yanlış tutumları ve başarısızlığı devletin kutsadığı idollere yıkılır. Dolayısıyla karşıt idoller yaratılır ve bunlar üzerinden iktidar ele geçirilmeye çalışılır.

Bundan dolayıdır ki; bizde her parti lideri kurtarıcıdır. İdeolojiler ve kurtarıcılar bilimselliğin ve gerçek sorunların önüne geçer. Sorunlar ve çözüm yolları tartışılacağına ideolojiler ve kurtarıcılar tartışılır.

Ha sahi… Filistin bu yazının neresinde? Onu da siz bulun. İster ideolojinize, isterseniz kurtarıcınıza sorun. Bu da benim bilmecem olsun!..

Hiç yorum yok:

(23 KASIM) BUGÜN BENİM YAŞ GÜNÜM

  1955 senesinde Allah’ın nasibi, rahmetli anamla, atamın vesilesi ile bu dünyaya teşrif etmişim. O zamanın şartlarında günü gününe kayda ge...