Bu göz neler
gördü… Derdi rahmetli Atam.
İnsan çok şey
görüyor da… Anlamak için epeyce bir zaman geçmesi gerekiyor.
Hala anlam
veremediğim olayların başında SSCB’nin küt diye gitmesi gelir. Koskoca imparatorluk
“hümanist” bir muhteremin gayretleri ile tarihe karıştı. Lenin’i bilmem ama
Stalin eminim mezarında ters dönmüştür.
…Ve biz de yuttuk. Dünya bağrına bastı
hümanist muhteremi. Halbuki sormadı ki koskoca Komünist Partisini ve Kızıl
orduyu nasıl ikna etti? Ondan önce bu kurumlara “doğuştan” komünist diye
nasıl yutturdular da POLİT Büro üyesi yaptılar? Moskova’da kızıl meydana kaçak
inen pırpırın ardından Savunma Bakanı dahil 21 kişinin gafletten mahpusa
tıkılmasından hele hepsinin de bu işe muhalif olduğundan haberimiz yoktur.
Binlerin Berlin
Duvarını parça pürçek etmesini hayranlıkla seyrettik. Halk istedi biz de yerine
getirdik. Yok ya…Dersek adımız komplocuya çıkar.
Ya Azerbaycan’da Azatlık Meydanında toplanan
yüzbinlere ne demeli? Birdenbire halk galeyana geldi… Özgürlük aşkıyla yanıp
tutuştu. Elçibey denilen bir kahraman milyonları örgütledi. Ama ne hikmetse
devlet başkanlığında iki yıl bile kalamadı. Baba Haydar Aliyev kurtarıcı olarak
imdada yetişti. 21 yıllık KGB başkanı kadroları ile tam tekmil hazırdı. Elçibey
Aliyev ile danışıklı mı idi? Benim komploculuğum ortada bir şeylerin döndüğünü
sezecek derecede… Lakin gel de ispatla!
Gorbaçov’un
son demleri… Sovyet anneleri mitingler düzenler. “Oğullarımız askerliği kendi
ülkelerinde yapsınlar.” Masum bir istek.
Analar istiyorlar ki oğullar binlerce km uzakta askerlik yapmasınlar. Politbüro
hemen kabul etti. “Her cumhuriyetin evladı kendi ülkelerinde askerlik
yapacaklar.” Hümanist bir istek gibi görünen bu durum aslında Kızıl Ordunun tasfiyesi
anlamına geliyordu. Kızıl Ordu devletlerin milli ordusu haline getiriliyordu.
Daha başka
şeyler… Nasıl oldu da koskoca Komünist rejim yağdan kıl çeker gibi tasfiye
edildi? Az bir şey değil. İdeoloji, menfaat, makam, alışkanlıklar tekmili
birden hepsi bir arada…Bir de dış dünyası var bu işin. Öyle ya… SSCB üzerinden
pozisyon belirleyen, menfaat temin eden devletlerin tekere çomak sokmaları işten bile değilken.
Geçenlerde Netflix’te 5 bölümlük bir
dizi seyrettim. Hikâye uzun… Gerçek olaylardan esinlenerek çekilmiş. Olaylar
1987 yılında Doğu Almanya’da geçiyor. Sosyalizme inanmış, canını oraya koyan
ajan dizinin sonunda ABD’nin Doğu Almanya’ya parasal yardım yaptığını
öğreniyor. Amaç Doğu Almanya’nın Batı Almanya karşısında güçlü olması ve Batı
Almanya’nın ABD’ye mecbur bırakılması. Dizi bu… Hayalleri kim engelleyebilir?
2002
yılında AKP’nin kazanması bana çok manidar gelir. Dokuz ay önce kurulan
kırkambar bir partinin %34 oy almasından öte… Kurtarıcı olarak iktidara
taşınması! Sanki millet onlarca yıl inim inim inliyordu. Gel de komplo
teorilerine itibar etme!
Ayrıca onlarca yılın merkez sağ partilerini
tasfiye et. Sanki buhar oldular. Gülen Cemaatine ne demeli?
Birdenbire
yurt içinde ve dışında yüzlerce okullar, dershaneler… Hadi parayı buldular
diyelim. Kadrolar nereden karşılandı? İşin tuhaf tarafı herkes saf ayağına
yattı/yatıyor. Altta kalanın canı çıksın. Benim asıl meraklandığım buna neden
ihtiyaç duyuldu. Tıpkı AKP gibi?
Giderayak,
Türkiye
neden yol geçen hanına döndü? Ensar falan… Geçin efendim. Suriye’yi boşaltmak
hangi aklın ürünü?
Ulu
dedem “evlat, efili kırk ayda öğrenenler bile bu hatayı yapmaz.” Derdi
rahmetli.
İsrail’e
bilmeden kıyak yapıldığı ortada. Nasıl yani? Suriye’de su var ova da var.
Oranın bekçiliğini yapacak maraba da var. Gaflet ve delalet de biz de var…
Aklıma gelmişken; “Kasım 2018’de ABD
Murat
Karayılan için (5 milyon dolar), Cemil Bayık için (4 milyon dolar) ve Duran
Kalkan için (3 milyon dolar) ödül verileceğini açıklamıştı. Yani ABD pkk’yı
Kandile hapsetmiş de haberimiz yokmuş.
Siz-siz
olun komplo teorilerine inanmayın ama komplo teorisiz de kalmayın…Her bıyıklıyı
da “emmi” zannetmeyin. Benden söylemesi.