Geçen gün bir dostum “abi Cennet
tariflendiğinde dünyadaki insan
fizyolojisinin kaldırmayacağı nimetlerden bahsediliyor.Bana biraz tuhaf
geldi.”Dedi.
Ehhh biz her bir şeye maydanozuz
ya… Dostum beni katmerli din alimi zannnetti galiba.
Dostuma,
Soruyu yanlış kişiye sordun.
Benim Cennetle işim olmaz… Ve tabi ki Cehennemle de.
Dostum meraklandı. Fetvaya
başladım.
Sana şöyle izah edeyim dedim.
Senin bir çocuğun var. Ona okumanın,ilim yapmanın faziletini,topluma olan katkısını ve toplum
içerisindeki saygınlığı öğretmezsen; Ve devamlı şu notu al sana şunu alacağım
gibi teşviklerde bulunursan sonunda okur… Ama adam olamaz. Ömrü hep al gülüm
ver gülümle veya yalakalıkla geçer. İşin daha vahimi seninle daha fazla
“avanta” için pazarlık eder.
Gelelim sadede,
Hz.Allah (İslam inancına göre)
İnsanı Dünyaya kulluk için gönderdi. Dedi ki “ya kulum sana nimetler
bahşediyorum. Bunun kadir kıymetini bil.
Ve ayrıca;
Dünyayı huzurlu kılman için sana yol gösteriyorum. Şunları yaparsan rahat
edersin. Yapmazsan sen bilirsin. Sonunda huzur-u mahşere geldiğinde utancından ondan bundan meded ummayasın.Bizden
hatırlatması.”
Dolayısıyla ben bu dünyadan
sorumluyum. Ömr-ü hayatımda Allahtan Cennet istemedim.
Öbür dünyaya gittiğimde de mahçup
olmamanın ve onurumla hesap vermenin ancak telaşasındayım.
Sen bu soruyu git şu köşedeki
caminin imamına sor.
Köhne Hastane ne yapılacak?
Her gün Eski Ünye Devlet
Hastanesinin yanından geçiyorum.Bir ara hovardaların ve tinercilerin mekan
tuttuğunu söylediler. Yeni yapılan hastane karşılığında arsasının TOKİ’ye
verildiği ifade edildi.
Şu andaki hukuki durumunu bilemem.
Bu araştımacı gazetecilerin işi… Gözümün gördğü külliyatlı binanın atıl bir
vaziyette durduğudur.
Konuya şehrimizin daha on yıllarca
görev yapabilecek bu büyük ve sağlam
binasının rant hesabı ile çar çur edilmemesi çerçevesinde yanaşıyorum.
Malum olduğu üzere; Sosyal yapımız
artık geniş aileden dar aile ve oradan da bireyleşmeye doğru adım-adım
gelmektedir. Bunun nedenleri üzerinde durmak başka bir yazı konusu. Ama görünen gidişatın bu doğrultuda olduğudur.
Dolayısıyla belli yaşa gelip, elden
ayaktan düşüp, bakacak kimsesi olmayan ya da yakınları uzaklarda olup doğup,
yaşadığı yerden ayrılmak istemeyen yaşlıların acilen huzur içerisinde ahır
ömrünü geçirebilecekleri bir mekan olarak değerlendirilmesi uygun olmaz mı?