Bu Blogda Ara

7 Aralık 2017 Perşembe

Benim Cennetle İşim Olmaz…Cehennemle de…

             Geçen gün bir dostum “abi Cennet tariflendiğinde  dünyadaki insan fizyolojisinin kaldırmayacağı nimetlerden bahsediliyor.Bana biraz tuhaf geldi.”Dedi.
             Ehhh biz her bir şeye maydanozuz ya… Dostum beni katmerli din alimi zannnetti galiba.
             Dostuma,
              Soruyu yanlış kişiye sordun. Benim Cennetle işim olmaz… Ve tabi ki Cehennemle de.
             Dostum meraklandı. Fetvaya başladım.
              Sana şöyle izah edeyim dedim. Senin bir çocuğun var. Ona okumanın,ilim yapmanın  faziletini,topluma olan katkısını ve toplum içerisindeki saygınlığı öğretmezsen; Ve devamlı şu notu al sana şunu alacağım gibi teşviklerde bulunursan sonunda okur… Ama adam olamaz. Ömrü hep al gülüm ver gülümle veya yalakalıkla geçer. İşin daha vahimi seninle daha fazla “avanta” için pazarlık eder.
              Gelelim sadede,
             Hz.Allah (İslam inancına göre) İnsanı Dünyaya kulluk için gönderdi. Dedi ki “ya kulum sana nimetler bahşediyorum. Bunun kadir kıymetini bil.
              Ve ayrıca;
             Dünyayı huzurlu kılman için  sana yol gösteriyorum. Şunları yaparsan rahat edersin. Yapmazsan sen bilirsin. Sonunda huzur-u mahşere geldiğinde  utancından ondan bundan meded ummayasın.Bizden hatırlatması.”
             Dolayısıyla ben bu dünyadan sorumluyum. Ömr-ü hayatımda Allahtan Cennet istemedim.
             Öbür dünyaya gittiğimde de mahçup olmamanın ve onurumla hesap vermenin ancak telaşasındayım.
              Sen bu soruyu git şu köşedeki caminin imamına sor.
              Köhne Hastane ne yapılacak?
              Her gün Eski Ünye Devlet Hastanesinin yanından geçiyorum.Bir ara hovardaların ve tinercilerin mekan tuttuğunu söylediler. Yeni yapılan hastane karşılığında arsasının TOKİ’ye verildiği ifade edildi.
             Şu andaki hukuki durumunu bilemem. Bu araştımacı gazetecilerin işi… Gözümün gördğü külliyatlı binanın atıl bir vaziyette durduğudur.
            Konuya şehrimizin daha on yıllarca görev yapabilecek bu  büyük ve sağlam binasının rant hesabı ile çar çur edilmemesi çerçevesinde yanaşıyorum.
           Malum olduğu üzere; Sosyal yapımız artık geniş aileden dar aile ve oradan da bireyleşmeye doğru adım-adım gelmektedir. Bunun nedenleri üzerinde durmak başka bir yazı konusu.  Ama görünen gidişatın  bu doğrultuda olduğudur.

          Dolayısıyla belli yaşa gelip, elden ayaktan düşüp, bakacak kimsesi olmayan ya da yakınları uzaklarda olup doğup, yaşadığı yerden ayrılmak istemeyen yaşlıların acilen huzur içerisinde ahır ömrünü geçirebilecekleri bir mekan olarak değerlendirilmesi uygun olmaz mı?

Hiç yorum yok:

(23 KASIM) BUGÜN BENİM YAŞ GÜNÜM

  1955 senesinde Allah’ın nasibi, rahmetli anamla, atamın vesilesi ile bu dünyaya teşrif etmişim. O zamanın şartlarında günü gününe kayda ge...