GEMİ UFUKTA KAYBOLURKEN…
“İçim acıyor…” Dedi… Buruk ve küskün…
“İçim acıyor…”
Kızım “Onca yıl annem sana hizmet etti…
Ona ne verdin ki? Eğer vaktiyle işten çıkarmasaydın, şimdi çok parası
olacaktı?” Dedi.
Yutkunarak bunları söylüyordu karşısında
kendini dinleyen arkadaşına.
Yüzündeki hüzünlü gülümseme ile
sözlerini sürdürdü “Sanki anasını odalık aldım? Bunca yıllık çalışıp, didinmem
kendim için-miydi?”
Arkadaşı teselli kabilinden
dudaklarından belli belirsiz sözler dökülse de… O bunları duymuyordu… Kendi
kendine konuşur gibi “Ben anasını odalık almadım ki…” Diye tekrarladı. “Sevdim
de aldım. Evimin hanımı olsun… Can yoldaşım olsun istedim…” Arada kaçamak
bakışlarla ufukta bir şeyleri takip ediyor gibiydi.“Rahat etsin, gündüz iş
yorgunluğu ile gece ev işleriyle uğraşmasın idi amacım. Evime, çocuklarıma
sahip çıksın istedim. Yuvamızı her zaman neşeli, sıcak tutar dediydim. Dert ortağım,
sığınacak limanım olur diye düşünmüştüm.”
Arkadaşı ona dikkat kesilmişti. Ama o
bunun farkında değildi. Dalgın ve hüzünlü…
“O bunları dinlemedi bile… Ne dedi
biliyor-musun? Anneme ne verdin ki? Verdiklerini de sana ettiği hizmetle
fazlasıyla hak etti… Dedi kızım… Öz kızım bana bunları diyen… Hem de hesap
sorarcasına…”
Sesinde kızgınlık yoktu. Hüzünle karışık
sitem vardı.
Kederi katmerleşti… Oturduğu koltuğu
hafifçe yan çevirdi… Pencereden dışarıya baktı. Dalgın, hüzünlü gözleri
uzaklarda gözünden kaçırdığı bir şeyleri arar gibiydi.
“Biliyor-musun?” Dedi arkadaşına tekrar.
Pencereden gözlerini ayıramadan “Ortak hayat kurmak kolay da… Hayat yoldaşlığı zor…
Hem de çok zor.” Arkadaşı başıyla tas-dikledi sözlerini.
Cümleler ağzından kesik-kesik
dökülüyordu. Böyle şeyleri konuşmaya alışık değildi. Bunları söylemek zor
geliyordu ona. O özel konularını kimseyle paylaşmak istemezdi. Dertlerini,
sıkıntılarını içine atardı. Bu yüzdendir ki kendi kendini yer, bitirirdi.
Arkadaşı da üzülüyordu elbet onun haline. Gerçi onun durumu da kendisinden pek de
farklı sayılmazdı ya.
Yine de teselli vermeye çalıştı “Üzme
kendini, onlar daha genç. Yuva kurduklarında neyin ne olduğunu anlarlar da…”
Arkadaşı sözünü bitiremedi. Adam dalgın baktığı pencereden başını çevirmeden
“iş işten geçtikten sonra değil mi?”
Birden bire, yüksek sesle ve sanki kendini biraz önceki ruh halinden
sıyırmak istermişçesine “Özgürlük nedir?” Diye sordu arkadaşına dönerek.
Arkadaşı bu beklenmedik soru karşısında
bocalarken, arkadaşının cevabını beklemeden kendisi verdi cevabı “ Canının istediğini,
aidiyet duygusu yaşamadan, kimseye hesap vermeden yapabilmektir.”
Arkadaşı bu cevap karşısında şaşkınlığa
düşerken… Cümlesini tamamladı “Demeye getirir her zaman kızım”. Yine yüzündeki
kederli tebessümüyle…
“Olur-mu öyle şey… Zamane gençleri işte...
Ne yaparsın?” Bu cümleleri daha çok teselli kabilinden söylemişti arkadaşı.
Kendisi de söylediğine inanmıyordu ya.
“Geçen gün telefonda hayat yordu beni,
kenara çekilip kendimi dinleyeceğim… Kim nasıl isterse o şekilde yaşasın
dediğimde…” Aniden aklına bir şey gelmiş gibi sözünü kesti… Pencereye doğru bir
daha döndü, sanki uzun süre ufukta aradığı uzaktan geçen bir gemiyi tanımaya,
yakalamaya çabalıyormuş gibi dikkat kesildi. Telaşlandı, yerinden kımıldanır
gibi yaptı.
Yutkundu… Dudaklarını ısırdı, birden
bire yine o acı gülümseyiş belirdi yüzünde. Aynı ani hareketle arkadaşına
dönerek“…Ne dese iyi? Hayat senin. Nasıl mutlu oluyorsan öyle yap dedi. Hem de
hiç umursamadan.”
Arkadaşı bu kadarına da pes der gibi
“Allah-Allah deme yahu…”
Fakat yine birdenbire sanki kendini
saran keder, hüzün, dargın ve dalgın hali gitmiş; yerine rahat, kendinden emin
ve bu sefer acıma duygusuyla karışık “Bana sitem etti geçen gün. Onunla telefonla
konuşurken… Baba beni hiç aramıyorsun. Biliyor-musun, kuzenimin babası kızını
her gün arıyor. Dedi.”
Konusuna hâkim olanların emin haliyle
sözüne devam etti.”Böyle hareket eden gençler özgür olmak için aileleri ile duygusal
bağlarını koparıyorlar. Bağlarını koparınca da yalnızlaşıyorlar. Bu ikilemi bir
gün anladıklarında iş işten geçmiş...”
“…Ve gemi gözden çoktan kaybolmuş
oluyor.” Son cümlesini yine pencereye dönerek söylediğinde yüzünde ufukta o
gemiyi gözden kaybetmiş olmanın hüznü ve ıstırabı vardı.