Onunla ilk kez 2008
yılında telefonda tanıştım. Bir Azeri tv kanalında ses yarışmasında jüri
üyesiydi. Biz de ailece her hafta merakla izlerdik.
Ağırbaşlı
bir programın ağırbaşlı üyesiydi. Şakaları bile ciddi idi. Mektup yazdım.
Kendimi tanıttım. Aradan bir ay kadar geçtikten sonra bir akşamüzeri ev
telefonum çaldı. Böylece uzun soluklu dostluğumuz başlamış oldu.
Azerbaycan televizyon kanallarında sanat ve
magazin programlarında sık görünürdü. Genelde programdan önce bana mail
gönderir haber verirdi. Ben de programdan sonra tebrik eder ve eğer varsa ufak
eleştirilerde bulunurdum. Bu onu memnun ederdi.
Programın
birinde “men 12 iyulda anadan doğmuşum” dedi. Telefon ettim, “Ruhangiz Hanım
men de 12 İyul’da doğmuşum.” Deyince “neçe saatte doğdun?” Diye sordu. Seher
dört buçuk saatlerinde deyince “men senden küçüğüm. Men saat on barelerinde
doğmuşum” diye latife yaptı.
Latife
yapmayı severdi. İnce nükteleri vardı.
Genelde
ayda bir iki kere telefonlaşırdık. Dini bayramlarımızda arar, kutlardı. Ülke
içindeki önemli olaylardan sonra geçmiş olsun telefonu ederdi. Galibiyetimizle
sonuçlanan önemli bir milli maçımızdan hemen sonra gecenin bir vaktinde eşi ile
beraber araması beni ziyadesi ile beni memnun etmişti.
Onunla
iki kez karşılaştık. Birincisi sanat jübilesine davet etmişti. O gece ile
alakalı sahnede konuşma fırsatı verdi. Salonun dolu olması beni hem şaşırtmış
ve hem de gururlandırmıştı. Devlet televizyonu naklen yayın yapmıştı. İkinci
görüşmemiz ise bir arkadaşımın cenazesine gittiğimde kendisini ziyaret
etmiştim.
Bir
12 Temmuz sabahı telefon etti. Sabah saat dokuz suları idi. “Hayırdır Ruhangiz
Hanım vaziyet pis değildir inşallah” dedim. Gülerek, “ad günümüz mübarek, Allah
can sağlığı, uzun ömür versin.” Dedi.
Ama
benim aramam lazımdı, siz benim büyüğümsünüz dediğim de kim demiş? Men senden
beş saat daha küçüğüm dedi.
O yıldan sonra her 12 Temmuz sabahı beni arar beraberce
yaş günümüzü kutlardık.
Yine
bir sabah telefon etti. 12 Temmuz falan değil ama hayırdır dedim. “Sen dünyaya
kaç kere geldin? Diye sordu. O gün 23 Kasım’dı. Face’de yaş günümü kutlayanları
görmüş. Rahmetli babam beni nüfusa o tarihte yazdırmıştı. Eskiden olurdu böyle
şeyler. Şakalaştık.
9
Ekim 2022,
O
gün acı haberini aldığımda duyduğum hüznü tarif etmem mümkün değil.
Eşinin
vefatından sonra eski neşesi kalmamıştı. Hayat dolu bir yaşamdan durgun, hüzünlü
bir yaşama geçmişti.
Ben
çoğunlukla yaş günlerimi hatırlamam. Bana mutlaka birileri hatırlatır. Bu yıla
kadar Ruhangiz Hanım bu işi üstlenmişti.
Bu
yıl öksüz kaldım. Daha doğrusu 12 Temmuz günümüz öksüz kaldı.
Sabah
telefonum çalmadı. Ben de ad günümü hatırlamadım.
Öğleden
sonra eşim aradı. Mumu pastaya mı dikeyim yoksa pilava mı? Ben de şaşırdım. Yaş
günüm olduğunu hatırlamamıştım.
Ya…
Ruhangiz Hanım yaşasa idi sana sabahın seher vaktinde hatırlatırdı. Dedi.
Hanım
mumu pastaya dik, ama bir mum fazla olsun. Ruhangiz Hanımı unutmayalım. İkimizde
hüzünlendik.
“Ad
günümüz mübareq Ruhangiz Hanım… Ad günümüz mübareq.