Ünye’m… Ünye’m… Güzel Ünye’m…
Söyle bana bisiklet yolun ne zaman
bitecek? Sabırsızlıkla bekliyorum. Bisikletimle yollarında kuşlar gibi
uçacağım.
Önce denizi doldurup, pejmürde
Atatürk parkını ihya edip, Bayramcalıların hizmetine açtılar.
Öyle ya,
“Bayramcalular” da insandı. Onların
da deniz kıyısında bir bardak çay içip keyif çatmaya hakları vardı.
Bundan istifade araya lokanta sıkıştırıverildi.
Yanına çakma camii ile Laz takasından balıkhaneyi de…
Sonra Ünyesporumuzu ikinci lige
uçurmak için heyula stadyumu konduruverdik. Dua tersine işledi Ünyespor şimdi
bilmem kaçıncı amatör ligde zor tutunuyor. Ortalık yerde kaldı, sahip çıkanı
yok… Gerçi, Orduspor’un da ondan aşağı
kalır tarafı yok ya…
Stadı satsan satılmıyor, yıksan yıkılmıyor. Hele karşısındaki 15 Temmuz
meydanına ne demeli?
Ne meydan ama… Bir de afili ad
takıldı ki dikkat çeksin. Üstelik onunla da yetinmediler, kutsadılar. Ama bir
nebze işe yaradı gibi… Sosyetik mekânlar biraz daha avama yaklaşmış oldu. Avam
da zaten paracıklarını harcamaya yer arıyorlardı!
Bu arada Üniport’u atlarsak ayıp
olur. Hem de tarihi belediye sinemasını yıkarak. Yapılırken ne şaşaalı reklâmlar
yapılmıştı… Böyle bir mekân Ordu’da bile yoktu. Ünye medenileşiyordu.
Konulan ad ne anlama geliyorsa… Muhafazakârlığın
simgelerinden biri mi acaba? Şimdi o da başa bela… Satsak alan olur mu? Hiç
unutmam “bilmem kaç tane cep sineması varmış diye böbürlenmekten karınları
şişmişti.” Ama ben böbürlenmekten olduğunu zannetmiyorum. Yedikleri dokunmuş
olabilir mi? O sıralarda gençlerin kültür faaliyetlerinde bulunacağı el kadar
bir odaları dahi yoktu. Şimdi de yok ya…
Bütün bunlar Ünye’yi arş-ı alaya
hoplatmak adına yapıldılar, inşa edildiler. Her nedense yaptıranlardan
başkasına hayır getirmedi, “Ünyelü” umduğunu bulamadı. Kandırıldığı ile kaldı.
Ünye mi ihya oldu yoksa yaptıranlar mı? Tartışılır.
Ama yaptıranlar ile sebep
olanların alayı ya sırra kadem bastı ya da sümsükleşti. Sokaklarda onları mumla
arıyoruz. Sanki köşe bucak kuşları… Deydi mi?
Bu arada,
Çamlık ellerinden zor kurtuldu.
Orası da “Ünyelü için ihya edilecekti!” Çamlık (gecenin birinde)ufak, tefek
hasarla ucuz kurtuldu.
Şimdi de sıra “Maşallah” bisiklet
yolunda. “İnşallah” tez zamanda
bitirilip Ünye’nin değerine değer katacak. “Ünyelülerin kaldur, kuldur yollarda
bisiklet sürmekten kıçları acımıştı zaten.”
Bir zamanlar Bakû’ye gittiğimde
şaşırmıştım. Ana caddeler öyle afililerdi ki… Ayrıca bal dök yala… Lakin ara sokaklara daldığında pejmürdelikten
neredeyim diye şaşırıyorsun.
Dostlara sordum neden böyle diye…
“İçi bizi dışı sizi yaksın diye” demişlerdi. “Bir tarafta sefahat diğer tarafta
sefalet…”
Bu iş nereye kadar? “Ya petrol
bitecek ya da tıkınmaktan patlayıncaya kadar. Veyahut da Allah’a havale…”
İşte orada durun dedim… Onlar
çoktan Cenneti aralarında paylaştılar da… Oturak kavgasına bile başladılar.
“Tövbe de zındık.”
O dert onların bize ne? Biz kendi
işimize bakalım…
Nerede kalmıştık? Bisiklet yolunda
idi galiba,
Sayın Güler,
Eveleyip gevelemeyelim. Allah sana makamın alasını vermiş. Ömrün hep makosen
giyerek geçmiş. Allah gani, gani pullar da vermiş. Lüküs arabalardan
inmemişsin. Bu dünyada tadacağın daha ne kaldı?
Ben yazarken hicap çekiyorum.
Değer mi? Kıyıda, köşedeki bir “yazar geçineni” sana laf yetiştiriyor.
Bu kadar basit, bu kadar
maliyetsiz bir şeyi neden yapmazsınız? Yol Tamiratı yapmak şanına mı
yakışmıyor.
Bana “adil ol” demek yakışmıyor…
Sana da işitmek.
Millet kaldur-kuldur yolda
yürürken senin onlarca milyon lira verip bisiklet yolu yapman sizin “adil
olmak” iddianıza ters değil mi?
Gerçi,
Zaten ortalık yerde ne iddia
kaldı ne de kimlik diye bir şey… Hak, şeriat birbirine karıştı.
Sayın Güler kusura bakma… Munzur
ve hınzırım ya… “ Doğal gaz geçirilip öylesine kapatılan yolları tamir edenlere
mi? Su patlağı, kanalizasyon tamiri için açılan yolların öylesine kapatanlara
mı? Söz geçiremiyorsunuz? Buraların
arpalık olduğu dedikodularına pek ihtimal vermiyorum. Ama belediye ile kanka
olmadıkları su götürür gibi geliyor bana…
Rahmetli anam lafın fazlası “akl-ı
evvele” söylenir derdi… Meramı uzatmak haddi aşmak, söylenene de saygısızlıktır.
Size iftira atıldığını düşünmeden önce bir Ünye’yi dolaşın ve ondan sonra
hükmünüzü verin. Hikmetinize razıyım.
Şu anda Ahmet Kaya’yı dinliyorum.
“Sende ihanet gülüm… Bende matem kalacak”