Efendim,
Ben acı suya çok düşkünüm. Her ne
kadar münafıklar iki de bir analizi gözümüze dayasalar da; ben yine de
atadan-dededen yadigar acı suyumdan vazgeçmem.
Alışmışım bir kere,
Sosyetik bidonlarda satılan albenili sular
beni kandıramıyor.
Dolayısıyla,
Acı suyun geçmişini yaşım elverdiğince
bilirim.
Mesela,
80’li yılların ortalarında bendeniz naçizane
belediye encümen üyesi iken acı su hattının yenilenmesine karar vermiştik.
Ceviz deresi mıntıkasından yenileme
çalışmalarına başladığımızda bir de ne görelim; Ünye Çimento Fabrikası
lojmanlarında helalarına kadar acı su hattı döşetmesinler mi?
O zaman anladım ki bu fabrika benim ülkemin
fabrikası değil… Hele Ünye’min hiç değil.
Benim bu kadar fazla şaşırmam
aslında yersiz.
Malum
olduğu üzere bu fabrika omzu kalabalık “vatan kurtaran aslanların” fabrikası...
Onların her bir şeyleri altın değerinde “idi!”
Lakin…
Acı
suyumuzu horlayan ve kadir-kıymet bilmeyen sadece Ünye Çimento Fabrikası olmadı
elbet,
Önceleri Ünye'nin simgesi haline gelen ve hayır-hasenat için acı su çeşmesi yapma yarışı haline gelen medar-ı iftiharımız sonraları rant kapısı haline gelmeye başladı.
Önce,
Geçmiş
belediye başkanı Necip Avcı zamanında çeşmelerin çoğu sökülüp yerlerine pres
tuğladan çeşme yapıldı.
Hiç tuğladan
çeşme olur mu? Diyelim fazla ilerisine gitmeyelim.
Daha
sonra baktık ki,
Kap
kaçak ve araba yıkama çeşmeleri haline geldi.
Sonra,
Büyük
şehir belediyesi geldi hepsine el koydu.
Uyanıklar ya… İnşaatlar yetmedi acı su rantına göz diktiler. Gerekçeleri
“efendim millet çeşmede araba yıkıyor.”
Araba
yıkama çeşme köreltmenin gerekçesi olabilir mi? Vazifen suyumuzu gerçek
değerine oturtmak değil mi?
Amaç
hınzırlık… Mesela suyun kullanım hakkını bir taraflara kaydırsak nasıl olur?
Belki de ben hınzırım da… Gıybet yapıyorum. Ama bu memlekette birazcık daha
şehirlilik ruhu kalmış ki… Millet yemedi, karşı çıkıldı.
Bunlar
işin bir yönü,
Siz ne kadar kadılar, ermişler,
kaptanlar şehriyiz deseniz de…
Ya da,
Akçaya oksijen tabelaları dikseniz
de… Görünen köy kılavuz istemez.
Elimden gelse Enver efendinin
kulağından tutup Cumhuriyet Meydanındaki çeşmeden ağzını dayatıp su içirttirirdim.
Eğer midesi bulanmasa anlarım ki
“şeherlü” olmuş. Kaderimiz der… Başkaca da bir şey demem.