Bu Blogda Ara

17 Ekim 2016 Pazartesi

İmparator… Fatih Terim!

          
           
             Malum… Milli takımımızın futbol direktörü…
             Direktörlük ne ki? Kralı… Yetmez… İmparatoru.%57 başarı ile nasıl imparator olunuyorsa artık…                                                                                     
             Onun hayat hikâyesini okuduğunuzda… Futboldan anlamasanız da… “Yahu bu işte bir iş var…” Dersiniz.
             Sonra da… Allah, Allah bu nasıl olur…” Diye de hayretler içerisinde kalırsınız.
             Ben Sovyetler Birliğinin dağılma sürecini (merakım gereği) anlatan yazıları, kitapları imkânlar ölçüsünde okurum.
             İlaveten,
             O günleri… Ve özellikle ülkemize gelen (zamanın) Sovyet vatandaşlarının durumlarını, hal-hareketlerini gözlemleyip netice çıkarmaya çalışanlardanım. O zamanlar da böyleydi… Her şey kapanın elinde kalıyordu… Sovyet ülkesinde.
              Bunun yanı sıra…
              Günümüz “devletçiklerini” de takip ederim. Mesela Mısır gibi… Mesela Ukrayna gibi… Yine mesela Irak… Suriye gibi... Azerbaycan ve Hazarın karşısındakiler gibi… Vs.
              Hepsinin de ortak özellikleri… Kıymetleri kendinden menkul... İnsanüstü “lütuf” olarak nasip edilmiş… Tartışılmaz liderlerinin yanı sıra…
              Uğrunda ölen vatanperverinin… Vatan hainlerinin tarlalarda bolca yetiştiği… Yim paraya almayanın kovalandığı ülkeler olması. Bir de “delikanlı takımının” sebilden de öte… Ve aynı zamanda da kutsandığı…”
             Ama o denli de… Kitabına uydurulmuş… Söğüşlenmenin… Hamut-u gırtlakların bol olduğu ülkelerdir.
             Hayret edilecek bir şey daha vardır…
             Delikanlıya bakarsın… Adamın eni-boyu belli… Meziyetlerini alt alta toplamaya kalksan… Kırk yıl arasan iki tane matah bir şeyini bulamayacağın birisini başımıza “Kral Faruk” yapmışlar.
             … Geçen gün bir arkadaşım… Laf nereden geldi ise… “Yakup biliyor-musun? O asıp-kesen fiyakalı BABA TAKIMI var ya… Aslında onlar baba falan değil… Onlar görülmeyen asıl babaların orta oyuncuları...”
             Ben onun yalancısıyım…
             Yahu laf nereden nereye geldi… Biz İmparator Fatih Terimden bahsedecektik değil mi?
             Biz kim… Futbol kim?
             Fukaranın çenesini… Zenginin yeşil dolarcıkları yorarmış…
             O misal… Biz kendi derdimize bakalım.
             Mesela şu çöp meselesi ne oldu? Kent Konseyi çöp alanını Kızılca-keseden kaldırtmanın(!)  cakası ile… Anında müjdeyi verdi.
             Lakin…
             Daha yakına… Ceviz-deresine gelmiş diye dedikodular var...        
             Çöp alanı elbette önemli… Ucu şeyli değnek gibi… Herkes kokusu bana bulaşmasın diye öteye-beriye iteliyor. Bakalım hangi Gurabanın başında patlayacak?
             Bugünlerde beni en çok ilgilendiren... Ne İmparatorların dellenmeleri… Ne de çöp kokutmaları…
              Bütün derdim… Hükümet caddesine dökülen “abuk desenli” kaldırım betonunun üzerine sürülen rengarenk boyalar ile verniğin kaç günde yolunacağı…
              Acaba üç ayda mı?...Yoksa beş ayda mı? Yoksa yoluk-landı da benim mi gözümden kaçtı?

              Şimdilik bütün derdim bu… Bir de bu gibi durumlarda… Rahmetli Cem Karacadan dinlediğim…“Raptiye rap-rap… Zaptiye zap…zap.” Şarkısı.
             



(23 KASIM) BUGÜN BENİM YAŞ GÜNÜM

  1955 senesinde Allah’ın nasibi, rahmetli anamla, atamın vesilesi ile bu dünyaya teşrif etmişim. O zamanın şartlarında günü gününe kayda ge...