Malum… Milli takımımızın futbol direktörü…
Direktörlük ne ki? Kralı… Yetmez… İmparatoru.%57 başarı ile nasıl
imparator olunuyorsa artık…
Onun
hayat hikâyesini okuduğunuzda… Futboldan anlamasanız da… “Yahu bu işte bir iş
var…” Dersiniz.
Sonra da… Allah, Allah bu nasıl
olur…” Diye de hayretler içerisinde kalırsınız.
Ben Sovyetler Birliğinin dağılma
sürecini (merakım gereği) anlatan yazıları, kitapları imkânlar ölçüsünde
okurum.
İlaveten,
O günleri… Ve özellikle ülkemize gelen
(zamanın) Sovyet vatandaşlarının durumlarını, hal-hareketlerini gözlemleyip
netice çıkarmaya çalışanlardanım. O zamanlar da böyleydi… Her şey kapanın
elinde kalıyordu… Sovyet ülkesinde.
Bunun yanı sıra…
Günümüz “devletçiklerini” de
takip ederim. Mesela Mısır gibi… Mesela Ukrayna gibi… Yine mesela Irak… Suriye
gibi... Azerbaycan ve Hazarın karşısındakiler gibi… Vs.
Hepsinin de ortak özellikleri…
Kıymetleri kendinden menkul... İnsanüstü “lütuf” olarak nasip edilmiş…
Tartışılmaz liderlerinin yanı sıra…
Uğrunda ölen vatanperverinin…
Vatan hainlerinin tarlalarda bolca yetiştiği… Yim paraya almayanın kovalandığı
ülkeler olması. Bir de “delikanlı takımının” sebilden de öte… Ve aynı zamanda
da kutsandığı…”
Ama o denli de… Kitabına
uydurulmuş… Söğüşlenmenin… Hamut-u gırtlakların bol olduğu ülkelerdir.
Hayret edilecek bir şey daha
vardır…
Delikanlıya bakarsın… Adamın eni-boyu belli…
Meziyetlerini alt alta toplamaya kalksan… Kırk yıl arasan iki tane matah bir
şeyini bulamayacağın birisini başımıza “Kral Faruk” yapmışlar.
… Geçen gün bir arkadaşım… Laf
nereden geldi ise… “Yakup biliyor-musun? O asıp-kesen fiyakalı BABA TAKIMI var
ya… Aslında onlar baba falan değil… Onlar görülmeyen asıl babaların orta
oyuncuları...”
Ben onun yalancısıyım…
Yahu laf nereden nereye geldi… Biz
İmparator Fatih Terimden bahsedecektik değil mi?
Biz kim… Futbol kim?
Fukaranın
çenesini… Zenginin yeşil dolarcıkları yorarmış…
O
misal… Biz kendi derdimize bakalım.
Mesela
şu çöp meselesi ne oldu? Kent Konseyi çöp alanını Kızılca-keseden
kaldırtmanın(!) cakası ile… Anında
müjdeyi verdi.
Lakin…
Daha yakına… Ceviz-deresine gelmiş diye dedikodular var...
Çöp alanı elbette önemli… Ucu şeyli değnek gibi… Herkes kokusu bana
bulaşmasın diye öteye-beriye iteliyor. Bakalım hangi Gurabanın başında
patlayacak?
Bugünlerde beni en çok ilgilendiren... Ne İmparatorların dellenmeleri…
Ne de çöp kokutmaları…
Bütün derdim… Hükümet caddesine dökülen “abuk desenli” kaldırım betonunun
üzerine sürülen rengarenk boyalar ile verniğin kaç günde yolunacağı…
Acaba üç ayda mı?...Yoksa beş ayda mı? Yoksa yoluk-landı da benim mi
gözümden kaçtı?
Şimdilik bütün derdim bu… Bir de bu gibi durumlarda… Rahmetli Cem Karacadan
dinlediğim…“Raptiye rap-rap… Zaptiye zap…zap.” Şarkısı.