Arkadaşlarla sohbet ediyorduk, bir arkadaşım sordu “özgürlük nedir?”
Orada bulunanlar çeşitli cevaplar verdiler, biri hariç aşağı yukarı cevapların hepsi birbirine benziyordu. Farklı cevap veren şöyle demişti “kendini ikinci sınıf vatandaş hissetmemektir”.
Bu cevap çok hoşuma gitmişti, irdelemem, enine boyuna fikirleşmem lazımdı.Ben de Ulu meşemin altında öyle yaptım.
Bu konuda zihnimle cebelleş ederken kendime de sordum “ben özgürmüyüm?”
Galiba özgürüm dedim kendi kendime... Ama zaman- zaman da içimi acıtan şeyler var. Bu normal mi, acaba özgür insanların da içi acır mı? Bu durumda kendimle çelişkiye düşmüş olmuyormuyum?
Bundan yıllarca önce idi, ilçemizdeki Hükümet Binasının önünden geçen yolun kıyısında bir tabela gördüm. Tabelada “otopark, hakim ve savcılara aittir, park etmek yasaktır” yazıyordu. Halbuki yollar kamuya aitti kimselere tahsis edilemezdi. O an içimin acıdığını hissettim.
Bir otopark cezasına itiraz etmek için mahkemeye başvurdum, benden şahit istediler.Şahitlerden biri işi dolayısı ile iki gün önceden ifade vermek istedi.Hakim sormuş ”senin bu davacın tamahkar biri mi?” Hakimin bu sözünü arkadaşım bana iletince... Yine içim acıdı.
Bundan yıllarca önce polis karakolunda ifade vermem gerekiyordu. İfadeyi verdikten sonra polise “imzalamadan önce okuyabilirmiyim” dedim. Polis kızdı “devletin polisi yalan mı yazacak” dedi. O an kendimi garip hissettim,içim acıdı...
Yıllardan bir gün bir arkadaşım “senin delikanlılar askeri okula giremeyebilir, girmeyi başarsalar bile anneleri kışladan içeri girip ziyaret edemez” dediğinde şaşırdım.Neden? Diye sordum. Çünkü eşin başörtülü dedi.
O an içimin yandığını hissettim, işin tuhaf tarafı oğullarımın adını tarihteki komutanlarımızın adı ile onurlandırmıştım.
Daha geçen gün mecliste meslek okulları ile ilgili katsayı kararı verildi. Üniversiteye girebilmelerinin önü kesildi. Son sınıftaki “potansiyel düşman” öğrenciyi düşününce içim çok yandı.
Dün akşam bir film seyrettim, olaylar ikinci dünya savaşında geçiyordu. Sahnenin birinde zenci asker şöyle diyordu ”ben savaşa vatanıma döndüğümde özgür yaşama hakkını kazanayım diye geldim.”
Birkaç gün önce Amerika’da yaşayan bir arkadaşımla sohbet ederken “her ne kadar eskisi gibi olmasa da ve ayırımcılığı ortadan kaldıran kanuni düzenlemeler yapılsa da yine de toplumların birbirleri hakkındaki düşünceleri kolay değişmiyor” demişti..
Koskoca özgürlükler ülkesi Amerika hala bu dertten muzdarip ise ben kendi derdime mi yanmam lazım?
Ya da başka bir ifade ile hep içimiz acıyacak mı?
..............................
24.01.2019 ilavesi;
Bugüne baktığımızda galiba öyle olacak. Argümanlar değişti ama huylar değişmedi.
Orada bulunanlar çeşitli cevaplar verdiler, biri hariç aşağı yukarı cevapların hepsi birbirine benziyordu. Farklı cevap veren şöyle demişti “kendini ikinci sınıf vatandaş hissetmemektir”.
Bu cevap çok hoşuma gitmişti, irdelemem, enine boyuna fikirleşmem lazımdı.Ben de Ulu meşemin altında öyle yaptım.
Bu konuda zihnimle cebelleş ederken kendime de sordum “ben özgürmüyüm?”
Galiba özgürüm dedim kendi kendime... Ama zaman- zaman da içimi acıtan şeyler var. Bu normal mi, acaba özgür insanların da içi acır mı? Bu durumda kendimle çelişkiye düşmüş olmuyormuyum?
Bundan yıllarca önce idi, ilçemizdeki Hükümet Binasının önünden geçen yolun kıyısında bir tabela gördüm. Tabelada “otopark, hakim ve savcılara aittir, park etmek yasaktır” yazıyordu. Halbuki yollar kamuya aitti kimselere tahsis edilemezdi. O an içimin acıdığını hissettim.
Bir otopark cezasına itiraz etmek için mahkemeye başvurdum, benden şahit istediler.Şahitlerden biri işi dolayısı ile iki gün önceden ifade vermek istedi.Hakim sormuş ”senin bu davacın tamahkar biri mi?” Hakimin bu sözünü arkadaşım bana iletince... Yine içim acıdı.
Bundan yıllarca önce polis karakolunda ifade vermem gerekiyordu. İfadeyi verdikten sonra polise “imzalamadan önce okuyabilirmiyim” dedim. Polis kızdı “devletin polisi yalan mı yazacak” dedi. O an kendimi garip hissettim,içim acıdı...
Yıllardan bir gün bir arkadaşım “senin delikanlılar askeri okula giremeyebilir, girmeyi başarsalar bile anneleri kışladan içeri girip ziyaret edemez” dediğinde şaşırdım.Neden? Diye sordum. Çünkü eşin başörtülü dedi.
O an içimin yandığını hissettim, işin tuhaf tarafı oğullarımın adını tarihteki komutanlarımızın adı ile onurlandırmıştım.
Daha geçen gün mecliste meslek okulları ile ilgili katsayı kararı verildi. Üniversiteye girebilmelerinin önü kesildi. Son sınıftaki “potansiyel düşman” öğrenciyi düşününce içim çok yandı.
Dün akşam bir film seyrettim, olaylar ikinci dünya savaşında geçiyordu. Sahnenin birinde zenci asker şöyle diyordu ”ben savaşa vatanıma döndüğümde özgür yaşama hakkını kazanayım diye geldim.”
Birkaç gün önce Amerika’da yaşayan bir arkadaşımla sohbet ederken “her ne kadar eskisi gibi olmasa da ve ayırımcılığı ortadan kaldıran kanuni düzenlemeler yapılsa da yine de toplumların birbirleri hakkındaki düşünceleri kolay değişmiyor” demişti..
Koskoca özgürlükler ülkesi Amerika hala bu dertten muzdarip ise ben kendi derdime mi yanmam lazım?
Ya da başka bir ifade ile hep içimiz acıyacak mı?
..............................
24.01.2019 ilavesi;
Bugüne baktığımızda galiba öyle olacak. Argümanlar değişti ama huylar değişmedi.